Bu Blogda Ara

31 Ağustos 2015 Pazartesi

Dolap Anahtarlık


• Özel Tasarım Ahşap Bank Havluluk   • Zigon Sehpa   
• Mini Abajur   
• Çerçeve   • Özel Tasarım Avize  • Saklama Kutusu  
• Mini Terekli Ahşap Baharatlık  
• Özel Tasarım Mutfak Dolap ve Terekleri  
• Bebek Odası Rafları  • Farklı Ürünler


http://gozdedesign.blogspot.com/
http://gozdehandmade.wix.com/gozdehandmade


Denim Kumaş Nedir?

"Denim" adı nereden geliyor?
Denim, Fransa’nın “de Nimes” kentinde üretilmeye başlandığı için, “Nimes’den gelen” anlamını taşıyan adını bu şehirden almıştır. İlk kez Fransa’nın Nimes ve İtalya’nın Cenova kentlerinde iş giysisi olarak dokunmaya başlandı. Blue jean’in kökeninde Cenova’lı denizcilerin “Bleu de Genes” (Cenova mavisi) diye adlandırılan mavi pamuklu pantolonları yatmaktadır.
İndigo nedir?
İndigo, “indigofera tinctoria” bitkisinin yapraklarından üretilen boyarmaddedir. Kullanımı MÖ 1600 yıllarına dek uzanan indigo, Hindistan, Endonezya, Çin ve Afrika’da bulunmuştur. Mavi olan indigonun, gri, yeşil ve kırmızı tonları bulunur. Boya üreticileri indigonun özelliklerini taşıyan farklı renklerde boya denemeleri yapmaktadırlar. Ancak bugüne dek yapılan denemeler başarısız olmuş, rengin solması sağlanamamış ve elyafa nüfuz etmesi engellenememiştir. İndigo bir kerede ipliğe nüfuz etmediği için, ipleri indigo teknesine batırma işlemi istenen ton elde edilene dek sürdürülür.Tekneye daldırma ne kadar çok tekrarlanırsa, o kadar koyu renk elde edilir. Boya işlemi bittikten sonra, ölü boya, yıkama teknikleri sayesinde iplik üzerinden alınır.
Denim Kumaş Hakkında
Denim kumaş yüzyıllar önce kullanılmaya başlayan fakat hala popülerliğini kaybetmeyen bir kumaş türüdür.Denim kumaşın en belirgin özelliği; çözgü ipliğinin indigo boyar madde ile boyanmış, atkı ipliklerinin ise boyanmamış yani beyaz olmasıdır.Denim kumaş halk arasında blue jeans olarak adlandırılır fakat blue jeans denim kumaşlardan üretilmiş özellikle pantolon olan tüm giysilere verilen addır.Denim kumaş ise; spor giyim ve blue jeans yapımında kullanılan kaba, dayanıklı ve kullanışlı bir kumaş türü olup genellikle tek kat %100 pamuk ipliğinden üretilenleri tercih edilir.Denim kumaşlar;indigo boyar maddesi ile boyanmış iplikler değişik dokuma kumaş örgüleri ile dokunsa da klasik denim kumaşları örgüsü gabardin olarak adlandırılan dimi örgüsü ile üretilmektedir.
Sol (S) yollu dimi örgülü kumaşlar, sağ yollu (Z) dimi kumaşlara göre daha yumuşak olur.Genellikle denim kumaşlarda kullanılan iplikler Z bükümlüdür. Tercih edilen örgü sol (S) yollu dimi örgü olur ise iplik üzerindeki büküm ile örgü ters yönlü olacağından iplikteki büküm kaynaklı gerilim azalır ve büküm açılır. Bu durum da dokunan kumaşın yumuşak olmasına yol açar. Sağ (Z) yollu dimi örgüsünün tercih edilmesinin nedeni ise daha az esneme yapmasıdır.Kumaşın yüzeyinde hem örgü gereği hem de sıklık açısından çözgü ipliklerinin yoğun olmasından dolayı, kumaş görünümüne çözgü ipliğinin rengi hâkimdir.Denim kumaşlar indigo boyar maddesi nedeniyle diğer klasik dokuma kumaş üretimlerinden farklı bir proses izlenerek üretilirler. Bu farklılık genelde dokuma hazırlık dairesinde kendini gösterir. İplikler halat halinde veya çözgü halinde indigo boyar maddesi ile boyanır, haşıllanır ve dokumaya gönderilir.
“Yaşayan renk” olarak anılan indigo boyar maddesi günümüzde sentetik olarak üretilmekte ve bu boyar madde ile boyanmış mamulün zamanla ve yıkamayla renk değiştirip beyazlamasını sağlamaktadır.Denim dokumacılığında büyük oranda rotor ipliği (OE) az oranda da ring karde ipliği tercih edilir. Bunların dışında fantezi ve özel ipliklerin kullanıldığı denim kumaşları da bulunmaktadır.Piyasada farklı adlar verilerek anılan birçok denim çeşidi mevcuttur. Bunların bazıları şunlardır; Natürel Denim ;çözgü ve atkı iplikleri boyanmamış olan kumaştır, Antik Denim ;19.y.y. sonlarında atkı ve çözgü iplikleri ring ipliği olan mekikli tezgâhlarda dokunan denim kumaştır. Günümüzde aynı etkiye sahip kumaş oldukça zor bulunmaktadır.
Fish Net Denim : çözgüsü ve atkısı şantuklu Ring iplikten dokunan kumaştır.Stretch / Lycralı Denim : Pamukla, elastik karakterli lycra ipliklerinin bükümünden oluşan atkı iplikleri ve %100 pamuk ipliğinden üretilen çözgü ipliklerinden dokunan kumaştır.Denim kumaşların tanımlanmasında ağırlık birimi olarak ounce/yrd2 kullanılmaktadır. Metrik sisteme göre karşılığı 1 ounce/yrd2 = 33,91 g/m2’dir. Denim kumaşlarının birim ağırlıkları kullanım yerlerine göre 3,5 - 16,5 oz/yd2 (118 – 560 g/m2 ) arasındadır. Denim kumaşlarda kullanılan ağırlık birimi oz (ounce), kumaşların gruplanmasında ve kullanım alanının belirlenmesinde de yardımcı olur.
Bunlara örnek olarak aşağıdaki grup verilebilir:
4,5 oz - 7,5 oz Denim: Gömleklerde kullanılan denim kumaşıdır.
9 oz - 13,5 oz Denim: Yazlık pantolonlarda kullanılan denim kumaşıdır.
14 oz – 15 oz Denim: Pantolon ve montlarda kullanılan denim kumaşıdır.
Denim kumaşlar dünyada “jeans”, “blue-jeans”, “jeans wear” ve “sports wear” gibi isimlerle ifade edilmektedir. Türkiye’de ise farklı bir şekilde, denim kumaşa “kot” kumaş ve denim kumaştan dikilmiş pantolona da “kot pantolon” denilmektedir.Denim ile ilgili tanımlardaki bu kavram karışıklığını giderebilmek için hepsinin ayrı ayrı tanımları ve açıklamaları yapılmıştır.
Jeans terimi; Genoa limanı gemicilerinin ve diğer sanayi işçilerinin gündelik olarak giydiği yıpranmış mavi pantolonlardan türemiştir. Jeans yüzeyde çözgü veya atkı ipliklerinin egemen olduğu D 2/1 Z veya D 3/1 Z dimi örgülü, sağlam iplikler ile dokunan ve değişik renklerde boyanan, ağır pamuklu kumaşlara denir.
Blue-jeans; çözgü ipliklerinin indigo boyar maddesi ile mavi renge boyandığı, atkı ipliklerinin boyasız, D 2/1 Z veya D 3/1 Z dimi örgü ile dokunmuş, sağlam, ağır pamuklu kumaşlara ve bu kumaşlardan yapılmış pantolonlara denir.
Jeans-wear; jeans tipi kumaşlardan yapılmış pantolon, gömlek, etek, yelek ve ceket gibi giysilere denilmektedir.
Sports Wear; spor giyim, rahat giyim veya serbest zaman elbisesi olarak anılan her türlü giysiye denilmektedir.
Denim kumaşı nasıl çeşitlendi ve moda oldu?
1950’li, 1960’lı yıllardaki talep çeşitliliği, üreticileri farklı yıkama teknikleri ve denim kumaşa uygulanabilecek renkler konusunda harekete geçirdi. 1980’ler sonunda, vücudu saran, lycra karışımlı denim kumaşından üretilen dar paçalı jean’ler yaygınlaşmaya başladı. Jean’in her kesimde popüler olması, haute couture yaratıcılarını da yeni çalışmalara itti. Yves Saint Laurent, 1970 yılında, blucini podyuma çıkardı. Onu Calvin Klein, Armani, Valentino gibi modacılar izledi.

Kaynak: http://www.denimkumas.net/denim-kumas-nedir.htm


28 Ağustos 2015 Cuma

Ev Hediyelikleri


• Özel Tasarım Ahşap Bank Havluluk   • Zigon Sehpa   
• Mini Abajur   
• Çerçeve   • Özel Tasarım Avize  • Saklama Kutusu  
• Mini Terekli Ahşap Baharatlık  
• Özel Tasarım Mutfak Dolap ve Terekleri  
• Bebek Odası Rafları  • Farklı Ürünler


http://gozdedesign.blogspot.com/
http://gozdehandmade.wix.com/gozdehandmade

El Bakımı İçin Püf Noktaları

• Fazla sıcak ve fazla soğuk su
• Deterjanlar, evde kullanılan temizlik ürünleri
• Güneş, soğuk, yağmur, deniz ve toprak da elleri hır­palar.

Elleri nasıl korumalısınız?
• Suyla yapılacak işlerde lastik eldiven giyin.
• Ev işlerinde ise pamuklu eldiven kullanın.

Elleriniz için küçük yardımcılar
• Ellerinizi ıslattıktan sonra iyice kurulayın. El kremi ya da losyon sürün.
• Ellerinizi günde iki-üç kere yumuşak sabunla yıkayıp bol suyla durulayım Günde bir kere parmakları, tır­nakları fırçalayın.
• Sert olmayan bir ponza taşı da elleriniz için yararlıdır. Sert derileri aldığı gibi lekeleri de çıkarır.
• Haftada bir kere ellere çok yağlı kremle masaj yapın. Her parmağın ucundan başlayarak dibine kadar iyice
sıvazlayın. Avuç ve el üstüne masaj yapmayı unut­mayın. Bunun için en uygun zaman gece yatmadan öncedir.
• Arada bir ellerinize kalın tabaka krem, vazelin sürün pamuklu eldiven takıp yatın. Uyumakta biraz zorla­nabilirsiniz. Ama sabah kalktığınızda elleriniz çok ba­kımlı olacaktır.
• El üstlerine sürülecek parafin tabakası gözenekleri aç­mak için çok yararlıdır.
• Limon da eller için yararlıdır. Elin rengine iyi gelir.

Özel bakım gerektiren durumlar
1. Esmer lekeler: Bunlara yaşlılık lekeleri denir. Ellerde kahverengimsi lekeler oluşur. Bu lekelerin çıkmasını geciktir­mek, hatta önlemek mümkündür. Bunun için filtreli güneş ilacı kullanabilirsiniz. Eldeki benekler için de pigment renk­lerini açan bir krem yararlı olur. En kötü ihtimalde suda çık­mayan fondötenle kapatabilirsiniz. Bu yöntem aynı zaman­da damarların gözükmesini engeller.
2. Soğuk kabarcıkları: Parmakların yeteri kadar hareket etmemesi, soğuk ve nemden yeterince korunmaması bun­lara neden olur. En iyi yol, egzersiz yapmaktır. Çünkü bu eg­zersizler kan dolaşımını hızlandırır.
3. Sert deri ve çatlaklar: Bunlara soğuk hava, elleri fazla zorlayan işler yol açar. Çatlaklara kir dolabilir. Bu kirleri li­monla çıkarabilirsiniz. Sonra da bir parça pamuk yardımıyla zeytinyağı sürün. Bir süre bekledikten sonra ellerinizi sabun­lu suyla yıkayıp iyice durulaym. Tabii ki sonra krem sürmeyi unutmayın. Bunu her gün yaparsanız elleriniz düzelir.

El ve parmak egzersizleri
1. Yumruk açma: Yumruğunuzu iyice sıkın. Sonra par­maklarınızı öne doğru mümkün olduğunca açın. İki eli de aynı zamanda yapın. Bu hareketi en az 6 kere yapmalısınız.
2. Parmak ayırma: Ellerinizi avuçlarınızın yere bakacağı şekilde tam önünüze koyun. Parmaklar birbirlerine sıkıca yapışmış olsun. Sonra parmaklarınızı açabildiğiniz kadar açın.

27 Ağustos 2015 Perşembe

Bibloluk Raf Dolap


• Özel Tasarım Ahşap Bank Havluluk   • Zigon Sehpa   
• Mini Abajur   
• Çerçeve   • Özel Tasarım Avize  • Saklama Kutusu  
• Mini Terekli Ahşap Baharatlık  
• Özel Tasarım Mutfak Dolap ve Terekleri  
• Bebek Odası Rafları  • Farklı Ürünler


http://gozdedesign.blogspot.com/
http://gozdehandmade.wix.com/gozdehandmade

Yanmış Tencereler Nasıl Temizlenir?

Yemek pişirirken ocakta unutulan bir tencere… Her yeri saran yanık kokusu. Önce yanan yemeğe üzülüp, sonra da dibi tutan yanmış tencere nasıl temizlenir diye kara kara düşünmeler. Bu zaman zaman hepimizin yaşadığı bir senaryodur. Peki dibi tutmuş tencereler nasıl temizlenir, yanık kalıntıları nasıl çıkar. Dibi tutmuş, yanık tencereleri kurtarmanın çeşitli yöntemleri vardır. Hangi yöntemin kullanılacağını ise 3 şey belirler. Yanan tencerenin hangi malzemeden üretildiği, içinde neyin yandığı ve temizlemek için ne kadar süreniz olduğu.

Bulaşık Makinası Deterjanı Kullanarak
Bu yöntem özellikle dibinde kalın bir tabaka halinde yanık olan tencerelerde etkilidir. Her türlü yemek yanığında ve her cins tencerede uygulanabilir. Toz çamaşır makinası deterjanı da kullanabilirsiniz.
Tencereye yanık kısmı birkaç santim geçecek miktarda su ekleyin.
Tablet şeklindeki bulaşık makinası deterjanı koyun. ( Veya 2 çorba kaşığı toz çamaşır deterjanı da kullanabilirsiniz)
10 dakika kaynatın.
Birkaç saat veya bir gece bekletin.
Sonra kenarından spatüla ile oynatın, yanık tabaka blok halinda kalkacaktır.

Karbonat Kullanarak
Bu yöntem dibi hafif yanmış tavalarda ve tencerelerde etkilidir.
Yanık tenceredeki temizleyebileceğiniz artıkları hemen bir spatula ve tahta kaşıkla kazıyın.
1-2 saat soğuması için bekletin
Tencereye bol miktarda (1 su bardağı kadar) karbonat koyun
Üzerine yanan bölümü geçecek yükseklikte su ekleyin
Tencerenin kapağını kapatıp 3-8 saat bu şekilde bekletin
Sonra sert bir plastik veya ahşap spatula ile kenarından kazıyın
Yeşil ovma süngeri ile ovarak temizleyin.

Sirke Kullanarak
Bu yöntem çelik tencereleri ve tavaları temizlemek için güvenlidir.
Tencereye yanık kısmı geçecek kadar sirke koyun
Kapağını kapatıp bir gece bu şekilde bekletin
Ertesi gün sıcak su ve ovma süngeri ile ovarak temizleyin.

Emaye Kaplı Döküm Demir Tencereler İçin Uygulanacak Yöntem
Önce yanık tencerenin kendi kendine soğumasını bekleyin,
Sonra tencereye bolca sıvı deterjan dökün
Tencereyi sıcak su ile doldurup biraz köpürtün
Bir gece bu şekilde bekletin
Ertesi gün yumuşak yeşil bir süngerle yanıkları temizlemeye çalışın.
Şayet bu yöntem başarılı olmazsa
Tencereye bolca karbonat veya toz çamaşır deterjanı dökün
Oluklu yeşil bulaşık süngeri ile ovarak lekeleri çıkartın.

Bir diğer yöntem de
1 ölçü tuz ile 2 ölçü limon suyunu karıştırın
Yarım saat bekleyip nazikçe ovun.
Dökme Demir Tencereler İçin Uygulanacak Yöntem
Tencerenin biraz ılımasını bekleyin
Daha sonra 1 litre kaynar olmayan sıcak suya 1 çorba kaşığı toz çamaşır deterjanı koyun
Orta ateşteki ocağa yerleştirin
Birkaç dakika kaynatın
Sonra bu suyu dökün
Tencere temizlenmedi ise aynı işlemi tekrarlayın.

Kaynak: http://www.yemekmutfak.com/mutfak/1/16/yanmis-tencereler-nasil-temizlenir

26 Ağustos 2015 Çarşamba

Dekoratif Köşe


• Özel Tasarım Ahşap Bank Havluluk   • Zigon Sehpa   
• Mini Abajur   
• Çerçeve   • Özel Tasarım Avize  • Saklama Kutusu  
• Mini Terekli Ahşap Baharatlık  
• Özel Tasarım Mutfak Dolap ve Terekleri  
• Bebek Odası Rafları  • Farklı Ürünler


http://gozdedesign.blogspot.com/
http://gozdehandmade.wix.com/gozdehandmade

Geri Gelmeyen Hediye; Zaman ve Onu Verimli Kullanma

Zaman hayatımızın en değerli kavramı. Gidince geri gelmeyen bir hediye. Bu yazımızda zamanı nasıl verimli kullanabileceğinizi anlatacağız.

ZAMAN
İki arkadaş yola çıkarlar. Gidecekleri yere varırlar. Vardıkları yer göz alıcı bir güzellikte görünür onlara. Her tarafta insanlar alışveriş yapmakta, güzel ve çeşitli yiyecekler, kıyafetler satılmakta; insanların kimi neşe içinde kimi de mutsuz; ama alabildiğine canlı bir yaşam sürmektedirler.
Askerlerden biri , kralın izin verdiği ölçüde bu güzelliklerden yararlanır, eğlenir, bu arada da kralın söylediklerini de hiç unutmaz. Onun istediklerini almak için 24 altının bir kısmını harcar, bir kısmını da yol parası için ayırır. Diğer asker ise gördüklerinden başı döner, kralın söylediklerini unutan bu asker eğlenceden başını alamaz, gününü gün eder, hatırına da kralı hiç getirmez. Nasıl olsa param çok, kaleden de uzaktayım deyip etrafında gördüğü güzelliklerden ölçüsüzce yararlanmak için altınlarının çok önemli bir kısmını harcar. Diğer asker parasını, ölçüsüzce harcayanı uyarır : ” Kralımız bizi buraya bu işler için değil alışveriş için gönderdi, eğlenmeye harcayacağımız zamanı ve parayı da söyledi, yapmamız gerekenleri bir bir anlattı, verdiği paranın hesabını soracağını söyledi hatırlasana… Bak paran çok az kalmış , bari onu harcama da yol parası olarak kullan.” der; ama dinletemez. Adam beş parasız kalır. Kaleye dönme zamanı da gelir çatar. Parasını kralın dediği gibi harcayan asker, rahat ve huzurlu bir şekilde kaleye varır ve kral tarafından ödüllendirilir. Diğeri ise yolda bin bir türlü eziyet çeker. Aç, susuz bir şekilde çölleri dağları ve denizleri aşar. Saraya perişan bir şekilde, dilenci kılığında gelir. Altınların hesabını veremediğinden kral tarafından cezalandırılır.”

Bir günümüz, 24 altın değerinde bir servettir. Onu verimli kullanmak, büyüklerimizin bize çizdiği plan doğrultusunda değerlendirmek en kazançlı yoldur. Bize verilen bu 24 saati iyi kullanırsak hedeflerimiz, karşımıza güzel bir ödül olarak çıkar. Böylece idealimizdeki okulda okuma şansını yakalarız. Zamanımızı eğer bizden istenildiği gibi değil de, kafamıza göre rastgele harcarsak; sınavlarda başarısız olmak bizim için en büyük ceza olacaktır.
Zaman, tekrar kazanılmayan tek servettir; iyi değerlendirilirse meyveleri karşımıza ödül olarak çıkar.

ZAMANI VERİMLİ KULLANMAK
Elden çıkınca kazanılmayan tek sermeye zamandır. Zaman iyi planlama ile genişler, içine o kadar şey sığar ki… İsraf edilince de olanca hızıyla akıp gider.

Zaman tanzimi
Geçen hafta içinde televizyon başında kaç saat harcadınız, lüzumsuz konuşmalarla ne kadar vaktinizi yediniz? Sabah güneş doğduktan sonra uyuma adetiniz var mı? Yemek veya çay başında ne kadar vakit geçiriyorsunuz?
Bu ve benzeri sorulara verilen cevaplar, aslında herkesin hayatta farkında olmadan büyük zaman dilimini nasıl faydasız işlerle harcadığını göstermektedir. Bu soruların cevabı aynı zamanda ne kadar çok vakte sahip olunduğunu da göstermektedir. Öyleyse herkes sahip olduğu zaman potansiyelini değerlendirmelidir. Bir şey bütünüyle elde edilemezse, tamamen de terk edilmemelidir. Zamanı elden geldiğince iyi değerlendirmek başarının anahtarıdır.

Teneffüs
Psiko-biyolog E:L:Rossi’nin “20 dakika Ara” adlı esrinde “ Her insanın zihinsel ve fiziksel olarak verimli çalışabildiği belli bir periyodu vardır ve genellikle 1,5 saat civarındadır. İnsan bu periyodu aştığı zaman, vücut yorulma sinyalleri verir. Bu sinyaller esneme, konsantrasyon zorluğu, algıda zayıflama, dalgınlık gibi şekillerde kendini gösterir. Bu sinyaller hissedildiği anda çalışmaya kısa bir ara verilmeli ve dinlenilmelidir. Bu dinlenme, faaliyet değiştirerek veya 15 – 20 dakika gözlerini kapatıp sessizce bekleyerek yapılabilir. Gözleri kapatmaktan amaçlanan beyne bilgi girişini azaltmaktır. Çünkü beyne ulaşan bilginin büyük çoğunluğu görme yoluyla elde edilir. Elleri veya yüzü yıkama, hafif fiziksel hareketler yapma da ideal dinlenmeye katkıda bulunur.” Denmektedir. Dinlenme beynin öğrenme yeteneğini yükselmek için çok gerekli bir eylemdir yani.

Zihinsel dinlenme
Çok kimsenin düşündüğünün aksine zihinsel yorgunluğu atmak için her türlü işi gücü bırakıp bir kenarda oturmak gerekmez. Değişik zihinsel ve bedensel faaliyetler, beynin değişik kısımları tarafından yönetilmektedir. Dolayısıyla her faaliyet değiştirildiğinde, beynin bir merkezi üzerindeki yükü azalıp başka bir merkezi daha aktif hale gelir. Bu duruma, bir öğrencinin matematik problemlerini çözmeye ara verip bedensel bir işle meşgul olması veya sözel içerikli bir derse çalışması örnek olarak gösterilebilir. Eğer dinlenme arası verilmezse vücut zorlandığı için stres hormonu salgılanır, konsantrasyon yeteneği zayıflar, verimlilik düşer.
Başarıya ulaşmak için zaman planlanarak çok iyi değerlendirilmelidir; ancak bu yapılırken beynin dinlenmesine de dikkat edilmelidir.

GÜNÜ VERİMLİ KULLANMAK
Başarıya ulaşmak, günü verimli kullanmakla doğru orantılıdır.
Bir iş yapılırken ,sürenin yetersizliğinden yakınılıyorsa orada bir eksiklik vardır. O da planlama eksikliğidir. Bir çok kişi ise plan yaptığı halde gerekli öğrenmenin gerçekleşmediğinden şikayetçidir. Plan, yaparken planın en verimli nasıl işletileceği veya en verimli çalışmanın ne şekilde yapılacağı bilinmezse bu yakınmalar sürüp gider.
Kişi günü en iyi nasıl değerlendireceğini , planında hangi zamanı neye ayıracağını iyi bilmelidir. Şimdi uzmanların araştırmalarından yola çıkarak, bir günün en verimli şekilde nasıl değerlendirilebileceğini görelim.

Sabah saatleri
Hayatta başarılı olmuş, ömürlerine birkaç insanın yapabileceği kadar çok işeri sığdırmış başarılı ve meşhur kişiler, sabah vakitlerinin önemine dikkat çekmişler ve sabah erken kalkıp sonra da uyumamayı başarıya götüren önemli bir sebep olarak vurgulamışlardır. Fizyologlar; “kortizol” gibi, uyanıklık veren hormonların en fazla salgılandığı periyot olarak sabah 8 – 11 arasını gösteriyorlar. Uzmanlar yaptıkları sayısız araştırmada bu saatlerin planlama, düzenleme ve ileriye dönük düşünce üretimi için en verimli saatler olduğu sonucuna varmışlardır. Başarılı olan kişilerin bu saatleri dikkate almalarının önemi burada olsa gerek. Öyleyse planlama aşamasında sabah satleri mümkün olduğunca öğrenmeye yönelik etkinliklere ayrılmalıdır.

Öğle saatleri
Bilimin verilerinden yola çıkarak öyle saatlerinin dinlenmeye ayrılması gerektiğini söyleyebiliriz. Çünkü uzmanların açıklamalarına göre hormonal denge açısından öğle saatleri vücudun dinlenmeye çekildiği periyottur. Bu saatlerde çalışmaya ara verilmesinin ve mümkünse kısa bir uyku arasının plana yerleştirilmesinin gerekliliğini yine uzmanlar söylüyorlar. Araştırmalar, yarım saatle iki saat arasında değişebilen bu uyku arasının öğrenciye canlılık kazandıracağını, bu ara sonunda sanki güne yeni başlanmış gibi bir durumun oluşacağını ortaya çıkarmıştır.

Öğleden sonra ve akşam saatleri
Vücudumuzda her gün gerçekleşen ve “biyoritm” aktiviteler zinciri içerisinde, öğleden sonra saat 4 – 6 arası zihinsel canlılığın tekrar ortaya çıktığı belirlenmiştir. Öğrenci kalıcı bir öğrenme istiyorsa zihnin en açık olduğu saat olan sabah saatlerinde öğrendiklerini öğleden sonra 4 – 6 arasında tekrar etmesi gerekmektedir. Hafızaya alına bilgilerin uzun süreli olması amaçlanıyorsa bu süre en verimli aradır.
Fizyologlar, akşamüstü saat 5 – 7 arasının vücut sıcaklığının en yüksek saatler olarak belirlendiğini belirtiyorlar. Bunun anlamı, fiziksel egzersiz olarak seçilebilecek en uygun vakitlerin bu periyot olmasıdır. Gece uyuma problemi olanlar için bu egzersizlerin doğal bir uyku ilacı fonksiyonu olduğu da uzmanların görüşü. Akşam saat 7’den sonra ise zihin yine öğrenme faaliyetlerine açılır. Üç saat süren bu aralık, çalışma için uygun ve verimli bir periyottur. Eğer akşam yemeği çok yenilmemişse, bu sürede öğrencinin uykusu da gelmeyecektir. Uyku başlangıcı için uzmanların tavsiye ettikleri saat aralığı gece 10 – 11 aralığıdır. Bu saatlerden sonra arttık çalışma bırakılmalı vücudun ve zihnin dinlenmesi için yatak odasının yolu tutulmalıdır.
Planlarınızı hazırlarken yukarıda anlatılan bilimsel verilerden yararlanmanız, gününüzü daha iyi değerlendirmenizi dolayısıyla da başarıya ulaşmanızı sağlayacaktır.

PLÂN
Bir işte başarılı olmak için yapılacak ilk iş, hedef belirlemek; ikinci iş ise, belirlenen hedefe yönelik bir plan yapmaktır.
Bir bina yapılırken, bir yolculuğa çıkılırken, bir alışverişe gidilirken plan yapılır; ya da yapılması gerekir. Eğer plan yapılmazsa bina yıkılabilir, yolculukta hiç hesap edilmeyen aksilikler başa gelebilir, alışverişte beklenmedik sorunlar yaşanabilir.
Hayatınızda sadece bir kez girebilme imkanına sahip olduğunuz Liselere Giriş Sınavı ve benzeri ilköğretim sonu sınavlar da hem sizin geleceğinizin hem de ülkemizin yarınlarının şekillenmesi açısından bir bina yapımından, bir yolculuğa hazırlanmaktan, bir alışverişten daha önemsiz değildir. Öyleyse belirlenen hedeflere ulaşmak için mutlaka bir çalışma planına ihtiyaç vardır.
Plan, her öğrenciye göre değişik nitelikler taşır. Çünkü öğrencilerin çalışma biçimler, ilgileri, öğrenme süreleri, sosyal çevreleri, birikimleri birbirlerinden farklıdır. Bu durumda, planda bulunması gereken temel nitelikler göz önünde bulundurularak, her bir öğrenciye, öğrencinin yapısına ve durumuna uygun planların yapılması gerekir.
Öğrencilerimiz, kendi çalışma planlarını kendileri hazırlayabilecekleri gibi, okul ve dershanelerindeki rehber öğretmenlerinin yardımıyla yapabilirler. Eğer öğrencimiz, çalışma planını kendisi yapmışsa bu planı mutlaka rehber öğretmenlerine onaylatmalıdır. Bazen dışarıdan bir göz, gerçekleri daha doğru okuyabilir.

PLÂN NASIL YAPILIR?
Çoğu öğrencimiz, birden çok dersi aynı günde çalışmak zorunda olmaktan yakınıyor. Ayrıca hem sınavlara hazırlığı hem de okul derslerini bir arada yürütme konusunda sıkıntı çektiklerini söylüyor. “Nasıl çalışsam, hangisine önce başlasam, ikisini bir arada yürütebilir miyim, zamanı yetirebilecek miyim?” gibi endişe ve kararsızlıklar gerçekte plansızlığın doğal bir sonucudur.

Plân Nedir?
Yapılacak işlerin belli bir süre ve düzen içine sokulmasına plan denir. Sınavlara hazırlık ciddi bir iştir. Bu işte başarıya ulaşmak, planlı bir çalışmayla mümkündür.
Planlanmış bir çalışma, hedefe yönelik yapılacak işlerin etkili bir şekilde yürütülmesini sağlar. Plan; “nasıl”, “ne zaman” ve “nerede” , “hangi derse çalışılacağına” karar verme demektir.

Plânsızlık Ne Tür Sorunlara Yol Açar?
Plansızlık; öğrencide dikkatsizliğe, yorgunluğa, bitkinliğe, isteksizliğe ve dalgınlığa neden olur. Bu durum, öğrencide ruhsal baskı, kararsızlık, çalışmaya motive olamama ve verimsiz çalışma gibi olumsuz sonuçlara yol açar. Bu sorunların aşılması için planlı çalışmanın nasıl yapılacağı çok iyi bilinmeli ve çalışmalar planlı bir şekilde yürütülmelidir.

Plân Yaparken Dikkat Edilecek Hususlar Nelerdir?
Planlı çalışmada yapılacak ilk iş, çalışma sürelerini belirlemektir. Yani hangi dersin hangi konusuna ne zaman çalışılacağını saptamaktır.

Planlar ; günlük, haftalık, aylık ve yıllık olarak değişik şekillerde yapılabilir. Bir öğrenci en az bir adet günlük, bir adet de haftalık plan yapmalıdır.

Plân yapılırken;
• Günlük çalışma süreleri derslere uygun bir şekilde ayrılmalıdır.
• Hangi dersin hangi saatte çalışılacağı kararlaştırılmalıdır.
• Öğrenilmesi zor olan dersler, zihnin algılama gücünün en yüksek olduğu saatlere yerleştirilmelidir.
• Öğrenilmesi kolay dersler, zihnin yorulduğu ve algılama gücünün zayıfladığı saatlere yerleştirilmelidir.

Her öğrencinin algılama gücünün en yüksek olduğu saatler farklılık gösterebileceği gibi genelde zihnin dinlenmiş durumda bulunduğu sabah saatleri etkili öğrenmenin en verimli biçimde olabileceği saatler olarak kabul edilmektedir.
Planlama yapılırken, plana yerleştirilen derslerin okul derslerindeki plana uygun olması öğrenmeyi artırır. Örneğin Pazartesi günü okulda matematik dersi görülüyorsa evde uygulanan planda da pazartesinin matematiğe ayrılması tercih edilen bir yöntem olmalıdır.
Çalışma günleri planlanırken her günün aynı saatlerine denk getirilmesi öğrencinin o saatlerde çalışmaya motive olmasını sağlayacaktır. Bu aynı zamanda dikkatin toplanmasına ve zamanla öğrencinin o saatlerde çalışma isteğinin uyanmasını sağlayacaktır.
Planda yemeklerden sonraya ders çalışma konmamalıdır. En az yarım saat ara verecek şekilde planlama yapılmalıdır; çünkü yemekten hemen sonra yapılacak bir çalışma verimli olmayacaktır.
Plan hazırlanırken ders çalışma süreleri 45 – 50 dakika tutulmalı ve 10’ar dakikalık aralar verilmelidir. Uzmanlar, en etkili çalışma yönteminin ara verilerek yapılan çalışmalar olduğunu belirtmektedir. Ancak, dinlenme süresinin 10 dakikadan fazla olması, dikkatin dağılmasına ve çalışmaya karşı isteksizliğin artmasına neden olacağından bu süre aşılmamalıdır.
Planlama yapılırken öğrenmede birbirine yakın dersleri peş peşe koymamak gerekir. Örneğin; matematik ve fen dersleri peş peşe gelmesi yerine, matematikle Türkçeyi peş peşe getirecek bir plan tercih edilmelidir. Kısacası bir sayısal dersle bir sözel dersin peş peşe geldiği bir plan daha uygundur.
Plan yazılı hale getirilmeli ve sürekli görülüp motive olunan bir yere asılmalıdır ki planlı çalışmayla ulaşılacak hedef her an akılda olsun.

PLÂNDA ESNEKLİK
Plan yapanların en sık düştüğü hatalardan biri planlarının sınırlarını çok katı yapmalarıdır. Yapılan planda sınırlar esnek olmayınca uygulamada zorluklar çıkmaktadır. Hazırladığı planı gerçekleştiremeyen öğrenci, bu nedenden ümitsizliğe düşmekte; sonra da özgüvenini yitirmektedir.
Hayatımızda kontrolümüz dışında o kadar çok faktör var ki, bunların bizim çizdiğimiz çerçeve içerisinde kalacağını beklemek yanlış olur. O yüzden, her planda , beklenmedik olaylar ve faktörler dikkate alınarak plana yerleştirilecek olan etkinliklerin süreleri esnek tutulmalıdır.
Yapılması planlanan iki farklı aktivite arasında belli bir süre pay bırakılmalıdır. Böylece, bitmesi gereken bir etkinliğin elde olmayan nedenlerle sarkması, diğer etkinliğin gerçekleşmesini etkilemeyecektir; etkinliklerden birinin geç bitmesi veya diğerinin erken başlaması durumunda plan bozulmayacaktır.
Gözümüzü korkutan büyük projelerin bile küçük parçalara ayrılması gerekmektedir. Aksi halde, ne kadar önemli olsalar da bunlar hep, yapılacaklar listesinde kalmaya mahkumdur.

TENEFFÜS
Çalışmak ne kadar önemliyse dinlenmek de bir o kadar önemlidir. Çünkü beynin algılama gücünün en yüksek olduğu süre belirlidir ve sınırlıdır. Bu süreler aşıldığında, öğrenme verimsizleşir. Öğrenmenin etkili olabilmesi, belirli bir süre dinlenmeyi yani teneffüsü gerektirir.
Uzmanlar , beynin bir çalışmaya en yüksek oranda motive olduğu sürenin 15 ile 20 dakika arsında olduğunu söylemektedirler. Hele hele 40 – 45 dakikadan sonra algılamanın iyice azaldığını; beynin, öğrenme etkinliğinde zayıflıklar gösterdiğini belirtmektedirler. Bu durum, öğrencide bir öğrenme isteksizliği de doğurmaktadır.
Çalışmanın etkili olması, beynin verimli şekilde kullanılabilmesine bağlıdır. Zihin yorgunsa, öğrenme verimli olmayacaktır. Dinlenmemiş bir beyin, algılamada zayıflıklar gösterecektir çünkü. Algılamada beynin tüm fonksiyonlarıyla verimli bir şekilde kullanılabilmesi de teneffüsü zorunlu kılmaktadır.
Uzmanlar en iyi çalışmanın, ara verilerek yapılan olduğu görüşünde birleşiyorlar. Ayrıca ara vermeden yani teneffüs yapılmadan uzun süreli bir öğrenmenin verimsiz olacağını söylüyorlar.


Kaynak: http://www.kisiselbasari.com/geri-gelmeyen-hediye-zaman-ve-onu-verimli-kullanma.html

25 Ağustos 2015 Salı

Renkli Kavanozlar ve Havluluk


• Özel Tasarım Ahşap Bank Havluluk   • Zigon Sehpa   
• Mini Abajur   
• Çerçeve   • Özel Tasarım Avize  • Saklama Kutusu  
• Mini Terekli Ahşap Baharatlık  
• Özel Tasarım Mutfak Dolap ve Terekleri  
• Bebek Odası Rafları  • Farklı Ürünler


http://gozdedesign.blogspot.com/
http://gozdehandmade.wix.com/gozdehandmade

Doğru Bildiğimiz Yanlışlar

1. Çok Çalışmak Gözü Bozar
Gözün temel işlevi görmektir. Dolayısıyla, göz asli görevini yaparken zarar görmez. Yeter ki; bu sırada ultraviyole ışık, lazer ışığı ve demir kaynağı gibi güçlü ışıklara maruz kalmasın.

2. Çikolata , Kızartmalar ve Kuruyemişler Sivilceleri Arttırır
Bu yiyeceklerin sivilcelere etkisi kişiden kişiye değişmektedir. Kimi insanlarda sivilce miktarını artırırken kimi insanlara etki etmez.

3. Havuç Göz İçin Çok İyidir
Havuç yiyen daha iyi görür diye bir şey bugüne kadar bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Günlük aldığımız besinler zaten vücudumuz gerekli vitaminleri alır.

4. Saçlar Kökünden Kazınırsa Daha Gür Çıkar
Saçların gür çıkmasının kazınmasıyla ya da sık yıkanmasıyla bir alakası yoktur. Saç budanan ağaçlara benzemez.

5. Kitap Okumak Gözü Daha Çok Bozar
Çok kitap okumak gözü bozmaz.

6. Makarna Kalorisi Yüksek Bir Besindir
Aksine makarnanın kalorisi ekmekten yarı yarıya düşüktür.

7. Yemekten Sonra Meyve Yiyin
Bu yanlış bir bilgidir. Yemeklerin peşinden yenen meyveler midenin havayla davul gibi şişmesine neden olur.

8. Süte Şeker Katmak Faydalıdır
Sütün doğal yapısında zaten şeker vardır. Ayrıca şeker ilave etmek fayda sağlamadığı gibi karbonhidrat oranını arttırır ve dişleri çürütür.

9. Yemek Yedikten Sonra Uyuyun
Aldığımız gıdalar yeterince sindirilemez. Bu durum bağırsağımızda gastrit ve enfeksiyona önderlik eder.

10. Deve Kuşları Korkunca Başlarını Kuma Gömer
Aslında büyük kuşlar yuvasının üzerine oturup başının öne eğebilir ama gömmez. Bunda ki amaç yırtıcı hayvanın, kendini çalılık sanması ve geçip gitmesidir.

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Yeni Tasarımlar



• Özel Tasarım Ahşap Bank Havluluk   • Zigon Sehpa   
• Mini Abajur   
• Çerçeve   • Özel Tasarım Avize  • Saklama Kutusu  
• Mini Terekli Ahşap Baharatlık  
• Özel Tasarım Mutfak Dolap ve Terekleri  
• Bebek Odası Rafları  • Farklı Ürünler


http://gozdedesign.blogspot.com/
http://gozdehandmade.wix.com/gozdehandmade


Okul Öncesi Eğitimin Önemi

Okul öncesi eğitim süresince çocuklar ilköğretime hazırlanırken, paylaşmayı, dayanışmayı, sosyalleşmeyi ve birlikte çalışmayı öğrenirler. Okul öncesi eğitimin amacı çocuklarda öğrenmeye ilgi uyandırmak ve çocuğun varolan yeteneklerini görünür kılmaktır. 
Bu dönem, araştırmacılar için çocuğun yüksek öğrenme potansiyeline sahip olduğu bir dönem olarak görülmektedir. Uygun fiziksel ve sosyal çevre koşullarında ve sağlıklı etkileşim ortamında yetişen çocuklar, daha hızlı ve başarılı bir gelişim gösterirler. 
Eğitimin ilk basamağını oluşturan okul öncesi eğitim gömleğin ilk düğmesidir ve bunun doğru iliklenmesi gerekir.
Çocuğun doğduğu günden temel eğitime başladığı güne kadar geçen yılları kapsayan ve çocukların daha sonraki yaşamlarında önemli rol oynayan; bedensel, psikomotor, sosyal-duygusal, zihin ve dil gelişimlerinin büyük ölçüde tamamlandığı, kişiliğin şekillendiği ve çocuğun devamlı olarak değiştiği bir süreçtir. Bu nedenle, çocuğun küçük yaşlarda sağlıklı bir ortamda gelişimini sürdürmesi önem kazanmaktadır. 
Sağlıklı ve istenilen davranışlara sahip çocuklar yetiştirmek, onların gelişim özelliklerini ve bu özellikler doğrultusunda gereksinimlerinin neler olduğunu bilmeye bağlıdır. Erken çocukluk dönemindeki gelişmelerle, okul öncesi eğitim artık anne babanın yalnız başına başarabileceği bir konu olmaktan çıkmış durumdadır.
Eğitim, öğrenci-öğretmen-veli üçgeninden oluşan platformdur. Bu birliktelik ne kadar bilinçli ve sağlıklı olursa, çocuklarımızda o oranda sağlam bir kişilik kazanırlar.
Eğitimin sağlam temeller üzerine kurulmasında ve insanların ileri yaşlardaki başarılarında okul öncesi eğitimin rolü bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Ana kucağındaki yoğun ilgiden sonra, anaokulu ortamı çocuk için dünyaya açılan yepyeni bir penceredir. Olumlu yada olumsuz anlamda verilen her şey, onları yetişkinlik yıllarında da doğrudan etkilemektedir.
3 yaşına kadar bir çocuğun beyni bir yetişkinden 2,5 kat fazla çalışır, 6 yaşına kadar bir profesörden 2 kat hızlıdır. Yapılan tüm uluslararası araştırmalar ve uygulanan testler göstermektedir ki 0-6 yaş grubunda, gelişim düzeyinde okul öncesi eğitimi almış çocukların, akademik programlarda eğitim almış olanlara göre 1. sınıf başarı düzeyleri daha yüksektir ve okuma yazmaya daha hızlı geçmektedirler.12 yaşında IQ değerleri 5 puan daha yüksektir, 15 yaşında yetenek sınavlarında % 90 -100 arası başarı sağlarlar. % 65’i liseyi, % 45’i üniversiteyi sorunsuz kazanır ve bitirir. Yetişkin olduklarında dış dünyayla kolay ve sağlıklı iletişim kuran, sosyal insanlar olurlar. 

Okul öncesi eğitim kurumları; toplumun temel yapısını oluşturan
• Saygı,sevgi,
• Paylaşma, iş bölümü,
• Sorumluluk
• Sosyal çevre oluşturma açısından çocuğu geleceğe hazırlayan en güvenli ortamdır.

Bilindiği gibi, 3 ile 6 yaş arası çocukta pek çok gelişimsel değişmenin yaşandığı yıllardır. Normal gelişim gösteren bir çocuk, 6 yaş civarında pek çok motor becerileri kazanmış, çeşitli fiziksel becerilerini kullanmaya başlamıştır. 
Bilişsel gelişim açısından ise, fiziksel ve sosyal çevresi ile ilgili yoğun bir bilgi birikimi oluşturmaya ve çevresinde gelişen olayları anlamaya başlamıştır. 
Buna karşın, okul öncesi yılları çocuğun soyut düşünme yetisinin henüz tam şekillenmediği ve bu nedenle yapılan tüm etkinliklerin somut bir biçimde çocuğun yaparak ve deneyerek öğrenmeyi gerçekleştirdiği yıllardır. düşünüldüğünde, okul öncesi yılları çocuğun arkadaşları ve öğretmeni ile birebir olarak kuracağı iletişime dayalı konuşma ve dinleme becerilerini geliştirici etkinliklerin ağır bastığı yıllar olmalıdır.


Okul öncesi eğitim neden gereklidir?
• Çocukta zeka gelişiminin %70 lik kısmı 7 yaşına kadar tamamlanır ve öğrenme becerisi bu yaşta gelişir.
• Çocuğun grup içine katılması, sağlıklı ilişkiler kurması, kültürel değerlerine sahip çıkması, sosyalleşmesi gibi olgular bu yaşta gelişir. 
• Bu dönemdeki sapma ve olumsuzluklar çocuğun bütün yaşamını olumsuz yönde etkiler.
• Farklı kültür ortamlarından ve ailelerden gelen çocuklar ortak bir yetişme ortamına okul öncesi eğitim kurumlarında ulaşır. Çocuk kendine güven duygusunu bu kurumlarda kazanmaya başlar.
• Dilini doğru, yanlışsız ve güzel konuşma özelliğini bu yaşta öğrenir. Toplumu, çevreyi, evreni ve insan davranışlarını tanımaya başlar.
• Nesneleri, eşya ve varlıkları, temel bir takım becerileri, davranışları, olumlulukları ve olumsuzlukları öğrenmeye başlama yaşı 4-6 yaşları arasındadır.
• Aile içi desteğin tek başına yetmediği, çocuğun kendi yaşıtlarıyla birlikte olabileceği, bedensel ve zihinsel gelişmelerini sağlıklı biçimde sürdürebilecekleri bir ortam olduğu için okul öncesi eğitim zorunlu ve gereklidir.

Türkiye genelinde ortalama okul öncesi okullaşma oranı %15 tir. Bu son derece çarpıcı bir orandır. Diğer Ülkelerle karşılaştırıldığı zaman durum daha net olarak anlaşılmaktadır. Avrupadaki bir çok ülkede bu oran %100’dür.
Okulöncesi eğitiminin desteklenmesi için sonuç olarak şunları söyleyebiliriz: Aile ve eğitimci işbirliği ile gerçekleşen okulöncesi eğitim; çocuğun daha yaratıcı, ileriyi görebilen, yeni ürünler yaratabilen ve çevresini kendi amaçları için yönlendirebilen özerk bir birey olarak yetişmesine katkı sağlayacaktır

Sonuç olarak;
Okul öncesi eğitim önemli ve her çocuk için gereklidir!...


Kaynak: https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=8854113080316570979#allposts

21 Ağustos 2015 Cuma

Duvar Panosu


• Özel Tasarım Ahşap Bank Havluluk   • Zigon Sehpa   
• Mini Abajur   
• Çerçeve   • Özel Tasarım Avize  • Saklama Kutusu  
• Mini Terekli Ahşap Baharatlık  
• Özel Tasarım Mutfak Dolap ve Terekleri  
• Bebek Odası Rafları  • Farklı Ürünler


http://gozdedesign.blogspot.com/
http://gozdehandmade.wix.com/gozdehandmade

Plastik Pet Şişelerin Zararları

● Arabanızda bulunduracağınız plastik su şişelerindeki su sağlık açısından çok tehlikeli ve zararlıdır.

● Güneşte kalmış Plastik su şişeleri Sheryl Crow’un göğüs kanseri olmasının en büyük sebebidir.

● Güneşte kalan Plastik pet şişeler bilhassa Avustralya’da yüksek oranlarda yaşanan göğüs kanseri vakalarının başlıca nedenidir.

● Annesine geçtiğimiz günlerde göğüs kanseri teşhisi konulan bir tanıdığıma da doktor şunları söyledi:

“Kadınlar asla ama asla arabalarda güneşin altında bırakılmış plastik/pet su şişelerinden su içmemelidir”

Arabada bırakılmış plastik su şişelerinden ASLA SU İÇMEYİN!
● Doktor; Yüksek derecede sıcaklık ve şişe plastiklerindeki bazı kimyasallar göğüs kanserine yol açmaktadır. Lütfen çok dikkat edin ve arabada bırakılmış plastik şişelerden kesinlikle su içmeyin…!

● Yüksek sıcaklar plastiğin içerisindeki toksinlerin suyumuza ve yiyeceklerimize bulaşmasını sağlıyor ve doktorlar bu toksinleri kanserli hücrelerimizin çevresinde çok kolay bir şekilde görebiliyorlar.

Mikrodalga Fırınlara plastik bardak, tabak vs. koymayın!
● Mikrodalga fırına da plastik tabak ve kutuları koymak çok tehlikelidir. Aynı şekilde içerisindeki toksinler yiyeceklerimize bulaşacaktır.

Buzlukta Plastik Şişe?
● Pek çoğumuzun yaptığı hatadır… Lütfen dikkatli olalım. Birbirimizi uyaralım. Plastik su şişelerini buzluğa koymayalım!

● Plastik tabak örtülerini (SARAN WRAP, STREÇ v.b.) mikro dalga fırına koymayalım.

● Dioxin adlı kimyasal bir madde kansere sebep olur, bilhassa da göğüs kanserine.

● Dioxin isimli bu  madde vücudumuzdaki hücreler için tam bir zehirdir.

● Plastik şişeleri içerisinde su varken dondurmayınız. Doldurduğunuz durumda plastik içindeki Dioxin’i açığa çıkaracaktır.

● Pek çok zincir (fastfood) restoranlar yakın geçmişte plastik kutulardan kağıda geçtiler. Bunun en büyük sebebi de dioxin problemidir.

● Geçtiğimiz günlerde Edward Fujimoto, Wellness Program Manager (Castle Hospital) bir TV kanalında bu sağlık tehdidi hakkında konuştu. Dioxinlerin insanlar için ne kadar tehlikeli ve zararlı olduğu gerçeğini anlattı.

● Yiyeceklerimizi – içeçeklerimizi mikrodalga fırınlarda plastik kutular içinde ısıtmamamızı istedi.

● Bu bilhassa içerisinde yağ olan yiyecekler için daha çok önemlidir.

● Yağ, aşırı sıcaklık ve plastiklerin bir araya geldiklerinde Dioxin açığa çıkarttıklarını ve bunun vücudumuzdaki hücrelere geçtiğini vurguladı.

● Plastiklerin yerine Cam, Pyrex, CorningWare veya seramik den yapılmış kapların kullanılmasını şiddetle önerdi.

● Microwave (Mikrodalga) için hazır üretilen çabuk ısıtılabilen bir takım  yiyecek paketlerini farklı bir kaba aktararak ısıtınız. Kâğıt çok da kötü bir malzeme değil fakat içinde ne olabileceğini asla bilemeyiz. Pyrex, ISIcam, CorningWare gibi kapları kullanmak çok daha sağlıklı ve güvenlidir.

Ayrıca, Saran Wrap (ya da Streç) ismi ile satılan tabak ve kutuların üzerine örttüğümüz ince plastik film de mikrodalga fırınına girdiğinde diğer plastikler kadar zararlı oluyor.

● Mikrodalga kullanırken yiyecek kaplarınızı plastik yerine kağıt havluyla örtebilirsiniz.

● Mümkünse, paslanmaz çelikten bir termos veya camdan yapılmış şişeler, kaplar kullanalım…!

Kaynak
http://www.bilgidoktoru.com/plastik-pet-siselerin-zararlari-ve-gogus-kanseri-tehlikesi.html

20 Ağustos 2015 Perşembe

Kavanozlar ve Havluluklar



• Özel Tasarım Ahşap Bank Havluluk   • Zigon Sehpa   
• Mini Abajur   
• Çerçeve   • Özel Tasarım Avize  • Saklama Kutusu  
• Mini Terekli Ahşap Baharatlık  
• Özel Tasarım Mutfak Dolap ve Terekleri  
• Bebek Odası Rafları  • Farklı Ürünler



http://gozdedesign.blogspot.com/
http://gozdehandmade.wix.com/gozdehandmade

Çocuklar Okula Gitmek İstemezse Neler Yapabilirsiniz?

Çocuğunuzu günün birinde okula gideceği gerçeği hakkında uzun zaman öncesinde bilgilendirmek önemli ve atlanmaması gereken bir basamaktır. Okul nasıl bir yerdir? Çocuklar orada neler yaparlar? Niçin okula gitmek gereklidir? Tüm bunlar okul zamanı gelmeden çok önce anlatılmalıdır. Asla okulla ilgili, öğretmenlerle ilgili çocuğu tedirgin edebilecek cümleler kullanılmamalıdır.

Çocuk korkuyorsa ciddiye alın
Eğer bir çocuk annesinden ayrılmakta zorlanıyorsa, “korkuyorum” diyorsa gerçekten korkuyordur ve gerçekten kaygı yaşıyordur. İlk defa anne babadan ayrılmak, tanımadığı bir ortamda tek başına kalmak birçok çocuk için endişe vericidir. Muhtemelen aklında birçok soru vardır, “Ben burada ne yapacağım? Ne zaman annem gelip beni alacak? Annem gelip almazsa, eve nasıl gideceğim? Buradaki yetişkinler beni sevecekler mi? Tuvalet, yemek gibi ihtiyaçlarımı nasıl karşılayacağım? v.s... “çocuğunuz tüm bu duygularla size sarılmışken sizin hayal kırıklığına uğramanız, ona kızmanız her şeyi daha da zorlaştıracaktır. Yapılacak en önemli şey çocuğu anlamaktır. Onu anladığınızı hissettirmektir. Tedirgin bir çocuğu okulda bırakıp gitmek ilk gün için önerilmez. Önce ona tekrar tekrar neler olacağını anlatmanız gerekir. “Biliyorum endişeleniyorsun ama ben burada okul bahçesinde olacağım, sen öğretmeninle birlikte içeride biraz oyun oynayacaksın, arkadaşlarınla tanışacaksın sonra yanıma geleceksin eve gideceğiz, yarın sabah tekrar geleceğiz. Ben burada bahçede seni bekliyor olacağım...” gibi bir açıklama uygun olabilir. Açıklama nasıl olursa olsun, çocuğa söylenen her şeyin yapılması gerekeceğinden verilen sözler yapılabileceklerden seçilmelidir. Önceleri tüm açıklamaları yetersiz buluyor ve anlamak istemiyor görünse de tekrar tekrar aynı cevapları alan çocuk rahatlar, güveni artar.

Desteklere ve önerilere açık olun
Anne-baba olarak tutarlı olun. Hem anne hem baba, çocuğun okula gitmesi ile ilgili konularda benzer görüşleri paylaşmalıdır. Ebeveynlerden biri çocuğun okula gitmesi için kararlı bir tavır sergiliyorken diğeri “istemiyorsa gitmesin” diyorsa, bu sürecin uzaması kaçınılmazdır. Aynı kararlılıkta olan ebeveyn çocukları, okula daha hızlı adapte olmaktadırlar.
Okulun yönlendirmelerine, desteğine ve önerilerine açık olun. Yumuşak bir geçiş için en iyi yollardan biri de çocuğun okuldaki bir öğretmeni ile- bu sınıf öğretmeni ya da okulun psikolojik danışmanı olabilir- diyalog kurmasıdır. Öğretmeni ile oyun oynayan, konuşan ve böylece yakınlık kuran çocuk, okuldan birine güvenmeye başlar. Dolayısıyla okula da güven duymaya başlar. Okulda kendini rahat hisseder. Başlangıçta bu süreç çok kolay olmayacak gibi görünebilir ancak günler geçtikçe her şey yoluna girer. Bir çocuğun annesinden ayrılmasının örseleyici olmaması için yavaş işleyen bu sürece güvenmek gerekir.

Erken saatlerde alın
Kaygı bulaşıcı bir duygudur. Bazen çocuktan daha fazla anne-babalar kaygılıdır. Adeta çocuğunu bırakıp gitmekte zorlanır. Anne baba bu haldeyken çocuğun sakin olmasını beklemek doğru olmaz. Bu nedenle önce anne-babanın sakin ve rahat olması önemlidir. Her şeyin yolunda olacağına inanırsanız çocuğunuzda rahatlayacaktır.
Özellikle okul öncesi dönemde olan çocuğun okulun ilk haftasında okula tam gün yerine yarım gün devam etmesi evden okula geçişi kolaylaştıran etkendir. Çocuk okulun daha ilk gününden uzun saatler kalır ve sıkılırsa sonraki günler okula gitmeyi istemeyebilir. Bu nedenle ilk hafta sistematik olarak süreyi uzatmak iyi bir yaklaşım olacaktır. Uzun süre geçmesine rağmen kimsenin gelip kendisini almadığını düşünen çocuk, bir de kendinden önce giden çocukları gördüğünde kaygıları daha da artar. Tüm bunların yersiz kaygılar olduğunu anlaması için zamana ihtiyacı olan çocuğunuzu ilk günlerde erken saatlerde alın. Günün hangi saatinde alacağınıza mutlaka öğretmeni ile birlikte karar verin.

Çocukların zamana ihtiyaçları var
Onun okula gitme isteğini farklı yollarla da arttırabilirsiniz. Özellikle okul öncesi dönemde etkili olacak bu yaklaşımda, çocuğunuzdan okulda kendisi için bir resim yapmasını, bunu evin duvarına asmak istediğinizi söyleyebilirsiniz, ya da okul çıkışları için onun hoşuna gidecek planlar yapabilirsiniz. Alışveriş, sinema, yemek yemek gibi...
Eğer sizden ayrılmakta çok zorlanıyor ve bu bir haftadan fazla bir zamandır sürüyorsa, çocuğunuzu okula daha az bağlı olduğu ebeveyn ya da aile yakını götürebilir.
Çocuğunuzun sadece sizden ayrılmakta zorlanan durumunu değil okuldaki davranışlarıyla da ilgilenin. Sizden ayrıldıktan sonra sınıfta neler yapıyor, arkadaşlarının arasına giriyor mu, bu konularda öğretmeninden bilgi alın. Birçok çocuk sınıfa girdikten sonra hiçbir şey olmamış gibi davranır. Eğer sınıfta da ısrarlı bir şekilde hala eve gitmek istediğini söylüyorsa ve çalışmalara katılmıyorsa öğretmeni ile birlikte olası sebeplerini araştırın, önlem alın. Çoğu zaman çocuğun sadece zamana ihtiyacı vardır. Tabii ki burada öğretmen yaklaşımı da çok önemlidir. Çocuğu rahatlatabilmesi, onun dünyasına girebilmesi önemlidir.

'İstemiyorsa gitmesin' tutumu yanlış
Adaptasyon süreci tamamlanana kadar devamsızlık yapmamaya özen gösterin. Sık sık okula ara veren çocuk her geri dönüşünde zorlanır. Ayrıca çeşitli sebeplerle (ev ziyareti, servisi kaçırmak, uyanamamak v.s.) okula gidilmeyeceğini gören çocuk ısrarcı davranarak devamsızlığı arttırmak isteyebilir.
Okula adaptasyon süreci her çocuğa göre değişiklik göstermekle birlikte ortalama bir ay içinde tamamlanmalıdır. Eğer bir ayın sonunda hala ağlamalar devam ediyorsa, bu tabloyu her çocuğun yaşayabileceği adaptasyon sorunundan ayrı tutmak gerekir. Uzun zaman geçmesine rağmen hala okula gitmek istemiyorsa bunun çeşitli sebepleri olabilir.
Tutarsız ve kararsız ebeveyn tutumu, (bir gün okula gidip iki gün gitmemesi ya da ebeveynlerden birinin “istemiyorsa gitmesin” yaklaşımı, çocuk bundan güç alarak ısrarcı davranabilir.)
Evdeki küçük kardeşin varlığı, kardeş kıskançlığı, evdeki kuralsız ortamdan kurallı ortama girmenin zorluğu, evde herkes için biricikken okulda diğer çocuklarla eşit olmak, daha fazla bireysel ilgi isteği özel sebepler olabilir. Böyle bir durumda çocuğun okul fobisi yaşadığını düşünebiliriz. Buna yol açan sebeplerin anlaşılması için ve doğru yaklaşımlar sergileyebilmek için uzman desteği almak gereklidir.
Son olarak tekrar etmek gerekirse okul hayatı beraberinde büyük değişimleri getirir ve tüm aileyi ilgilendirir. Uzun eğitim yaşantısı düşünüldüğünde çocuğun okula alışması yaşanan ilk zorluktur ve ancak doğru yaklaşımla çok kolay üstesinden gelinebilir. Önemli olan tüm eğitim yaşantısını güzel duygu ve deneyimlerle tamamlayabilmektir. Anne babalara bu noktada da düşen çok görevler vardır. Okul hayatının en az sorunla geçmesi için evde alınacak dikkat edilmesi gereken şeyler kısaca şu şekilde sıralanabilir. 

Yaşına uygun sorumluluk vermek,
Çocuğu tanımak, onun kişilik özelliklerinin, ilgi ve becerilerinin farkında olmak, bu doğrultuda çocuğa uygun beklentiler içinde olmak, 

Çocuğun kendine hedefler koymasında öncülük etmek, bu hedeflere ulaşmak için plan yapabilmesi konusunda yönlendirmek,

Kendi başına yapabildikleri ya da yapabileceklerine güven duymak, 

Hataların ya da başarısızlıkların üstesinden gelinebileceğini öğretebilmek, 

Okulda yaşanan sorunların çözümünde, okul ile birlikte hareket ederek, işbirliğine açık olmak.



Özel ALEV İlköğretim Okulu Rehberlik Servisi

Kaynak
http://www.ailemveben.eu/index.php/cocuk/genel/466-cocuklar-okula-gitmek-istemezse-neler-yapabilirsiniz.html

19 Ağustos 2015 Çarşamba

Örnek Çalışmalar



• Özel Tasarım Ahşap Bank Havluluk   • Zigon Sehpa   
• Mini Abajur   
• Çerçeve   • Özel Tasarım Avize  • Saklama Kutusu  
• Mini Terekli Ahşap Baharatlık  
• Özel Tasarım Mutfak Dolap ve Terekleri  
• Bebek Odası Rafları  • Farklı Ürünler


http://gozdedesign.blogspot.com/
http://gozdehandmade.wix.com/gozdehandmade

Elektrikli Araçların Kullanımı Konusunda

Elektrikli Cihazları Kullanırken;
• Elektrik kablosuna zarar vermemeye dikkat ediniz.
• Elektrik kablosunun üzerine ağır cisimler koymayınız. Bu tür uygulamalar yalıtıma zarar
vererek yangına ya da elektrik çarpmasına neden olabilir.
• Kordonu çekmeyiniz.
• Fişi çıkarmak için kordonu çekmek, kordonun içindeki kablolara zarar vereceğinden yangın
çıkmasına neden olabilir.
• Cihazının elektrik kablosu zarar gördüğünde, güvenlik açısından tehlikeli bir duruma yol açmamak için yetkili servis elemanı tarafından değiştirilmesi gerekir.
• Cihazınızın doğrudan suyla temas etmesine engel olunuz.
• Elektrik yalıtımı zarar görebileceğinden elektrik çarpmasına neden olabilir.
• Cihazınızı eliniz ıslakken çalıştırmayınız. Elektrik çarpmasına neden olabilir.
• Cihazınızı temizlerken mutlaka elektrik bağlantısını kesiniz. Elektrik çarpmasına neden olabilir.
• Cihazınızı uzun bir süre kullanmayacaksanız elektrik besleme bağlantısını kesiniz.