Bu Blogda Ara

14 Eylül 2015 Pazartesi

Mutfak Kiler Dolabı



• Özel Tasarım Ahşap Bank Havluluk   • Zigon Sehpa   
• Mini Abajur   
• Çerçeve   • Özel Tasarım Avize  • Saklama Kutusu  
• Mini Terekli Ahşap Baharatlık  
• Özel Tasarım Mutfak Dolap ve Terekleri  
• Bebek Odası Rafları  • Farklı Ürünler


http://gozdedesign.blogspot.com/
http://gozdehandmade.wix.com/gozdehandmade

Ev Hanımlarına Faydalı Bilgiler

KIŞ HAZIRLIKLARI
Kış hazırlığı, yaz sebzelerini farklı usullerle bozulmadan uzun süre dayanır hale getirmektir. Turşu, reçel, konserve yapmak ve dondurucuyu sebzeyle doldurmak gibi. Bazı yeni nesil ev hanımları her şey mevsiminde güzel diyerek bu işe yanaşmasalar da çoğu evde her yaz sonunda atlanmayan bir ritüel olarak kışa hazırlık yapılır. İşte size birkaç kış hazırlığı önerisi:
• Bezelye ve barbunyaları ayıklayıp yıkayın ve hiçbir işleme tabi tutmadan buzdolabı poşetlerine koyup derin dondurucuya kaldırın.
• Domateslerin kabuklarını soyup rondodan geçirin ve isterseniz buz kalıplarında isterseniz buzdolabı poşetlerine paylaştırarak yine derin dondurucuda saklayın. Ya da kaynatma usulü ile konserve yapıp dışarıda serin bir yerde muhafaza edin.
• Fasulye ve bamya gibi sebzeleri kaynar suda birkaç dakika bekletip alın ve soğuduktan sonra buzdolabı poşetlerine koyup derin dondurucuya yerleştirin. Yine bu tür sebzeleri domatesle hafifçe kavurduktan sonra da dolaba kaldırabilirsiniz.
• Patlıcanı karnıyarık için kızartıp dondurucuda saklayabilirsiniz.
• Karışık sebze kızartması yapıp domates sos ilave ederek konserve usulünde pratik aperatifler hazırlayabilirsiniz.

MUTFAK MİTLERİ
Yemek yapmak ne kadar keyif verici olursa olsun her zaman bu işe yeterince vakit ayıramayabilirsiniz. Ev hanımları pek çok zor günü önceden yaptıkları hazırlıklarla kurtarmışlardır. Birkaç tanesini sıralayalım:
• Derin dondurucuda haşlanmış nohut, fasulye, buğday gibi besinler bulundurun. Bunları pilava ya da çorbalara ilave edebilir yahut acil durumlarda bunları kullanarak yemeğin pişme süresini kısaltabilirsiniz.
• Bir miktar eti kavurup dondurucuda muhafaza edin. Ani misafir geldiğinde çıkarıp ısıtmanız ve yanına bir pilav pişirmeniz yeterli olur. Aynı zamanda bu eti ve aynı usulde sakladığınız kıymayı sebze yemeklerine de ilave edebilirsiniz.
• Bir demet maydanozu ince ince kıyın ve bir buzdolabı poşetine koyup derin dondurucuda dilediğiniz kadar saklayın. İhtiyacınız oldukça buradan kullanabilirsiniz.
• Evde hazırladığınız tavuk veya et sularını buz kalıplarına döküp dondurun ve daha sonra kalıptan çıkardığınız donmuş suları bir buzdolabı poşetine koyun. Pilavlara, yemeklere “ev yapımı bulyon” olarak bunları ilave edebilirsiniz.
• Yeşil yapraklı sebzeler çok çabuk çürür. Bunları yıkayıp iyice kuruttuktan sonra hava almayacak şekilde bir kaba koyarsanız uzun süre saklayabilirsiniz. Ya da pişirme sırasında onlara öncelik verin ve poşette değil de bir kağıt havluya sarılı olarak muhafaza edin.
• Her yemeğin sarımsağını ayrı ayrı hazırlamaktansa birkaç saatinizi bu işe ayırın: sarımsakları soyup yemeklik doğrayın ve bir cam kaba alın, üzerini geçecek kadar zeytinyağı ilave edip kapağını sıkıca kapatın. Bu şekilde uzun süre buzdolabında saklayabilirsiniz.
• Bakliyatları kapaklı cam kaplarda saklayın ve mutfağın birkaç yerine defneyaprağı koyun. Sevimli kelebeklerin evi istila etmesini engellemiş olursunuz.
• Uyumlu yemek menüleri hazırlayın. Kimse önüne gelen her yemekte biraz pirinç bulunmasından hoşlanmaz.
• Bayat ekmekleri rondodan geçirin ve hava almayan bir kaba koyup buzdolabında saklayın. Galeta unu yerine yahut köftelerde ekmek yerine kullanabilirsiniz.

ASLA YAPMAYIN!
• Mutfakta ustaca keşifler yapacak kadar iyi değilseniz ilk defa deneyeceğiniz bir yemekle misafirlerinizin önüne çıkmayın.
• Evi temizleme işini misafirlerinizin geleceği güne bırakmayın. Bu işi ve hatta yiyecek hazırlıklarınızdan mümkün olanları (zeytinyağlılar gibi) bir gün önceden halledin.
• Deterjanları birbirine karıştırmayın. Özellikle çamaşır suyunu diğer kimyasallarla beraber kullanmaktan kaçının.
• Tuz ruhu kullanmadan önce bir kez daha düşünün. Derz aralarını beyazlatayım derken tüm dolguyu kaybedebilirsiniz.
• Süpürmeden silmeyin. Bu, yerdeki kirleri bir yerden diğer yere taşımak gibi bir şeydir. Aynı zamanda işinizi zorlaştırır.
• Patates ve soğanları güneşten koruyun. Fazla aydınlık yeşillenmelerine sebep olur.
• Yumurtaları buzdolabına koymadan önce yıkamayın. Daha temiz olsunlar diye yaptığınız bu işlem yumurtanın üzerindeki gözenekleri açar ve daha çabuk bozulmalarına sebep olur. Bunun yerine yumurtaları kendi karton kutularında ve çiğ yenecek yiyeceklerden uzakta muhafaza edin.
• İyi çekmeyen elektrikli süpürgenizi hemen tamirciye götürmeyin. Emiş gücündeki azalma büyük ihtimalle toz torbasının ya da metal aksamlarının kirle dolmasından kaynaklanıyordur. 

4 Eylül 2015 Cuma

Sipariş Çalışmalar


• Özel Tasarım Ahşap Bank Havluluk   • Zigon Sehpa   
• Mini Abajur   
• Çerçeve   • Özel Tasarım Avize  • Saklama Kutusu  
• Mini Terekli Ahşap Baharatlık  
• Özel Tasarım Mutfak Dolap ve Terekleri  
• Bebek Odası Rafları  • Farklı Ürünler


http://gozdedesign.blogspot.com/
http://gozdehandmade.wix.com/gozdehandmade

Her Çocuğun Öğrenmesi Gereken 25 Görgü Kuralı

Çocuğunuz bu basit görgü kurallarının gerekliliğini zamanla anlayacaktır. Ona yardımcı olmak için bu listeyi odasına asabilirsiniz.
Her Çocuğun Öğrenmesi Gereken 25 Görgü Kuralı
Çocuğunuzun kabalığı her zaman kasıtlı değildir. Bazen çocuklar burun karıştırmanın, sözünü kesmenin ya da önünde yürüyen şişman biri hakkında yüksek sesle konuşmanın kabalık olduğunu fark etmez.

Gündelik telaşlar içinde meşgul anne ve babalar her zaman görgü kurallarına odaklanacak vakti bulamayabilir. Bu 25 olmazsa olmaz maddeyi çocuklarınıza öğretip pekiştirmek, size kibar, düşünceli ve iyi huylu bir çocuk kazandırır.

1- Bir şey isterken “Lütfen” de.

2- Bir şey alırken “teşekkür ederim” de.

3- Büyükler kendi aralarında konuşurken acil bir durum olmadığı takdirde sözlerini kesme. Konuşmaları bittikten sonra seni fark edip sana cevap vereceklerdir.

4- Birinin hemen dikkatini çekmen gerekiyorsa “Afedersiniz” demek konuşmaya başlamanın en kibar yoludur.

5- Eğer bir şeyi yaparken şüphe duyuyorsan önce izin iste. Bu seni saatler sürecek pişmanlıktan kurtarabilir.

6- Hoşlanmadığın şeyler dünyayı ilgilendirmiyor. Olumsuz düşüncelerini kendine sakla ya da arkadaşlarınla paylaş, büyüklerin işitme sahasının dışında tut.

7- Başkalarının fiziksel özellikleriyle ilgili yorumda bulunma; ancak iltifat edeceksen her zaman yapabilirsin.

8- İnsanlar sana nasıl olduğunu sorduklarında söyle ve onlara nasıl olduklarını sor.

9- Arkadaşının evinde kaldığında anne babasına kalmana izin verdikleri ve güzel zaman geçirdiğin için teşekkür et.

10- Kapalı kapıları önce çal ve girmeden önce cevap var mı diye bekle.

11- Telefon ettiğinde önce kendini tanıt, ardından aradığın kişiyle görüşüp görüşemeyeceğini sor.

12- Hediye aldığında değerini bil ve teşekkür et. E-posta çağında elle yazılmış bir teşekkür notu çok güçlü bir etki yaratabilir.

13- Büyüklerin önünde asla küfürlü konuşma. Büyükler o kelimeleri zaten biliyor ve onları sıkıcı ve kaba buluyor.

14- İnsanlara takma isimlerle seslenme.

15- Hiç kimseyle hiçbir nedenle dalga geçme. Alay diğerlerine senin ne kadar zayıf olduğunu gösterir ve birisine karşı çeteleşmek zalimliktir.

16- Eğer bir oyun ya da sunum sıkıcıysa, sessizce otur ve ilgini çekiyormuş gibi davran. Oyuncular ve sunucular ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor.

17- Birine çarptığında hemen “Afedersiniz” de.

18- Öksürürken ya da hapşırırken ağzını kapat ve topluluk içinde burnunu karıştırma.

19- Bir kapıdan geçerken kapıyı tutman gereken birisi olup olmadığına bak.

20- Bir ebeveyn, öğretmen ya da komşuyu bir işle uğraşırken gördüğünde yardım edip edemeyeceğini sor. “Evet” derlerse yardım et, belki yeni bir şey öğrenirsin.

21- Bir ebeveyn senden iyilik istediğinde homurdanmadan, gülümseyerek yap.

22- Biri sana yardım ettiğinde “Teşekkür ederim” de. O kişi sana tekrar yardım etmek isteyecektir. Bu özellikle öğretmenler için geçerlidir.

23- Yemek gereçlerini düzgün kullan. Eğer nasıl kullanıldığından emin değilsen anne-babana sor ya da büyüklerin nasıl yaptığını izle.

24- Yemek yerken kucağında bir peçete tut; gerektiğinde ağzını sil.

25- Masadaki şeylere uzanmaya çalışma, yakındaki birinden uzatmasını iste.


Yazar: David Lowry, Parents.com
Kaynak: http://www.mutlumikrop.com/icerik-detay/1125/her-cocugun-ogrenmesi-gereken-25-gorgu-kurali

3 Eylül 2015 Perşembe

Ayna

70x150 cm   -   Özel desen (cnc kesim)  çerçeve  -   İstenilen renkte



• Özel Tasarım Ahşap Bank Havluluk   • Zigon Sehpa   
• Mini Abajur   
• Çerçeve   • Özel Tasarım Avize  • Saklama Kutusu  
• Mini Terekli Ahşap Baharatlık  
• Özel Tasarım Mutfak Dolap ve Terekleri  
• Bebek Odası Rafları  • Farklı Ürünler


http://gozdedesign.blogspot.com/
http://gozdehandmade.wix.com/gozdehandmade

Sağlıklı Uyku Nasıl Olmalı

Ne kadar uykuya ihtiyacınız var? 
İnsanlar, biyolojik saat dediğimiz aydınlık ve karanlıktan oluşan 24 saatlik periyodlara adapte olmuşlardır. Bu saat, her gece ortalama 8 saatlik (6 ila 9 saat arasında) bir uyku periyodunu başlatır.İnsanların uyku ihtiyacı genetik olarak belirlenmiştit. İnsanların %90’ ı hepimizin ideal olarak bildiği 7.5-8 saat kadar uyumaktadır. Yüzde 5’lik bir grup 6 saatin altında uyurken, geri kalan %5 uyumak için 12 saat ve üzerinde bir süreye ihtiyaç duymaktadır. İdeal uyku miktarımızı, basitçe sabah kendimizi dinlenmiş hissetmemizden ve güniçi performansımıızdan anlayabiliriz. Eğer ne kadar uyursanız uyuyun ertesi gün kendinizi dinlenmiş hissetmiyorsanız, uyku bozukluklarının da içerdiği tibbi bir araştırılmaya ihtiyaç duyabilirsiniz.

Normal gece uykusu nedir?
Sağlıklı genç bir erişkin, ışıklar kapatıldıktan 5-20 dakika sonra uyuyabilir. Daha sonra gece boyunca 4 evreden oluşan uyku siklusları gece boyunca devam eder. Uykuya dalarken, düşüncelerimiz aklımızda gezinmeye başlar ve çevreyle olan iletişimimiz azalır (Evre 1). Gecenin yaklaşık %50-60’ı evre 2 uykudan oluşmakta olup uykunun yüzeyel dönemini oluşturmaktadır Evre 3 çoğunlukla gecenin ilk yarısında daha yoğun olup “derin uyku” dediğimiz dönemdir. Bu dönemde uyanmak için daha yoğun, güçlü bir uyarana ihtiyaç duyulmaktadır. Evre1’den 3’e kadar olan süreç, uykunun non-REM dönemini oluşturmaktadır. REM ( hızlı göz hareketi) dönemi gece boyunca 90-120 dakikalık dönemler halinde tekrarlanır. Her gece ortalama 4-5 REM dönemi olur. İlk REM çok kısa olup 10 dakikadan kısa sürerken son REM periyodu ise bir saatten fazla olabilir. Bu da, REM uykusunun çoğunluğunun gecenin ikinci yarısında olduğunu gösterir. REM uykusu rüya dönemi olarak da bilinir.

Yaşamboyu meydana gelen uyku değişiklikleri
Biz yaşlandıkça uykunun süresi ve zamanı belirgin olarak değişir. Yenidoğan bir bebek günde 14-16 saat kadar uyayabilir. Erişkinde ise günde ortalama 8 saat uyku ihtiyacı varken. ileri yaşlarda uyku süresi azalır (ortalama 6 saat) ve derin uykuda geçen süre kısalır. Geceleri uyanıklık reaksiyonlarının sayı ve sürelerinde artmalar olur ve buna bağlı olarak gündüzleri hastalarda uyuklama şikayeti artar. İleri yaşlarda uyuma-uyanma saatleri gün içerisindeki uyuklamalar nedeniyle belirsizleşir. Eğer geceleri daha az uyumanıza rağmen gündüz aktivitenizde sorun yaşamıyorsanız bu değişiklikler çok anlamlı değildir.

İyi bir uyku için tavsiyeler
• Sadece uykulu hissettiğinizde yatağa gidin.
• Uyumanız için gereken rahat bir ortam oluşturun. (Herkesin kendine göre rahat ettiği bir ışık ve ses oranı vardır)
• Uyarıcı madde içeren kahve, kola, çikolata gibi gıdalardan özellikle saat 17:00’dan sonra kaçının.
• Uyku öncesi alkol ve sigara kullanmayın.
• Günortası ve ya öğleden sonra düzenli olarak egzersiz yapın. Fakat yoğun egzersiz yapmaktan kaçının.
• Zihinsel ve ya fiziksel rahatlama yöntemlerini kullanın.
• Yatmadan önce ağır yemek yemek ve sıvı içecek tüketiminden kaçının.
• Öğleden sonra ve akşamları şekerleme yapmayın.
• Yatağı sadece uyku için kullanın. Yemek yemek, televizyon izlemek, kitap okumak gibi aktiviteleri yatakta yapmayın
 • Düzenli bir uyanma şeması oluşturun.

Uyku Hijyeni
Uyku; insanlık tarihi kadar eski hala birçok bilinmeyen yönleri olan bir olaydır. Uykusuzluk (insomnia) kişilerin günlük hayatlarını olumsuz etkileyen, psikolojik dengelerini bozan uzun süre devam ederse ölüme bile yol açabilecek bir durumdur.

Uyku hijyeni; uykuya geçişi engelleyen, yavaşlatan her türlü alışkanlığı yaşam biçiminden çıkarmaktır. Uykusuzluk şikayeti başlayan kişilerde ilk önce alınacak önlem uyku hijyenini sağlamaktır. Bu uykusuzluk hastalığının tedavisinin ilk basamağıdır.

Uyku hijyenine yönelik dikkat edilmesi gereken bazı kurallar vardır.
• Sabah uyanınca yataktan çıkmalıdır. Dinlenmek amacıyla uyumaya devam etmek dinlendirici olmadığı gibi uyku ritmini de bozabilmektedir.
• Her sabah aynı saatte kalkmalıdır. Uyku ritmini oluşturabilmek için belirli saatler arasında kalkmak, en sağlıklı yoldur.
• Gündüzleri uyumamalıdır.
• Düzenli egzersiz yapılmalı ancak akşam saatlerinde heyecan oluşturacak aktivitelerden kaçınılmalıdır.
• Yatak odası ses, ışık, ısı yönünden korunmuş olmalıdır.
• Uyku saatine yakın yemek yenmemelidir.
• Kafeinli, alkollü, kolalı içeceklerden ve tütün kullanımından kaçınılmalıdır.
• Uyumaya çabalamamalıdır. Uyunamadığı zaman yatakta geçirilebilecek en uzun süre yarım saat olmalıdır. Bu süreden sonra yataktan durulmamalıdır.


Yazar: Prof. Dr. Zerrin Pelin, Kategori: Uyku Hastalıkları
Kaynak: http://www.somnus.com.tr/uyku-hastaliklari/saglikli-uyku-nasil-olmali/

2 Eylül 2015 Çarşamba

Sipariş Havluluk


• Özel Tasarım Ahşap Bank Havluluk   • Zigon Sehpa   
• Mini Abajur   
• Çerçeve   • Özel Tasarım Avize  • Saklama Kutusu  
• Mini Terekli Ahşap Baharatlık  
• Özel Tasarım Mutfak Dolap ve Terekleri  
• Bebek Odası Rafları  • Farklı Ürünler


http://gozdedesign.blogspot.com/
http://gozdehandmade.wix.com/gozdehandmade

Çocukları Alışveriş Merkezlerine Götürmemek İçin Beş Neden

Büyük şehirlerimiz alışveriş merkezlerinin istilası altında. Gün geçmiyor ki bir yenisi daha girmesin hayatımıza. Işıl ışıl vitrinleri, pek çok ihtiyacı aynı anda karşılayabilmesi, iştah kabartan fast-food dükkanlarıyla hepsi birer cazibe  merkezi. Pek çok kişi alışveriş merkezlerine çocuklarıyla beraber gitmekte, tüm gününü orada geçirmekte, hem alışveriş yapmakta, hem de arkadaşlarıyla kafelerde ve lokantalarda oturup sosyalleşmekte. Hatta  çocuk oyun alanı olan alışveriş merkezleri hafta sonları ailelerin akınına uğramakta. Evet itiraf edeyim ki ben de yapıyorum. Özellikle de havalar kapalı olduğunda,  evde sıkılınca dışarıda  gezmek yerine  atıyorum kendimi alışveriş merkezine.  Çağın babasıyla oyun alanındayken ben de 3-5 vitrin bakıp alışveriş yapıyorum.  Ama Geçenlerde Sabah Gazete’sinde gördüğüm şu haberden sonra zaten sınırlı olan çocuklu alışveriş merkezi ziyaret sayımı sıfırlamaya  karar verdim. 

İşte çocukları alışveriş merkezlerine götürmemek için beş neden :

• Pediatrik Hematoloji ve Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Alp Özkan’ın ; Kansere Çözüm Var adlı kitabında da bahsettiği gibi ‘Alışveriş merkezleri; yüksek oranda elektromanyetik dalga içerir. Binlerce kişinin taşıdığı cep telefonları, koca koca elektrik tesisatları, kablolar, mağazalardaki kredi kartı aletleri, gelişmekte olan beyni olumsuz etkiler’.

• O ışıl ışıl vitrinler, sezonun tüm trendleri, çocuğun görüp te almadan çıkmam diye yerde tepindiği oyuncaklar, kişiyi gereksiz para harcamaya teşvik eder. Bu da aile bütçesinde gediklere yol açar. Biz pek çok kez şöyle bir gezmeye diye girdiğimiz alışveriş merkezinden koca koca poşetlerle çıkmışızdır. Aynı şey mutlaka size de olmuştur. Kısacası gitmezseniz para da harcamazsınız.

• Sizin de dikkatinizi çekmiştir; alışveriş merkezlerinin çoğunda bebek  mağazaları yemek  katıyla aynı kattadır. Bir pazarlama taktiği mi yoksa tesadüf mü bilemem ama  çocuğa bir ayakkabı, üç-beş kıyafet bakayım diye girdiğiniz dükkandan çıktığınızda dünyanın en yaygın ve ünlü fast-food  restoran zincirlerinden biriyle  burun buruna gelmeniz yüksek olasılık dahilinde. Ondan sonra bir de bakmışsınız  ki hem kendiniz hem miniğiniz;  bol kalorili ,doymuş  yağlı, acayip soslu yiyecekleri yemektesiniz.

• Özellikle kış aylarında binlerce insanın girip çıktığı, havalandırma sisteminin düzgün işlemediği alışveriş merkezleri mikropların yaşayıp, yayılması için şahane bir ortam. Siz daha düşünedurun ‘Bu çocuk hiç soğuka çıkmadı, niye hastalandı ‘ diye.

• Alışveriş merkezlerine giderek  dışardaki mis gibi havayı, özellikle bahar aylarında çayırlara çimenlere yayılmayı, toprağı, kuşu böceği, açık havadaki parkları, oyun arkadaşlarını, yapılabilecek spor faaliyetlerini de kaçırmış oluyorsunuz. Hava güzel, dışarı çıkın; parkları, bahçeleri, sokakları arşınlayın.

Tavsiyem;  alışveriş merkezine giderken çocuksuz gitmeniz, eğer mutlaka gitmeniz gerekiyorsa önceden plan yapıp işinizi olabilecek en kısa sürede halletmeniz yönünde.

Kaynak: http://guncelanne.com/cocuklari-alisveris-merkezlerine-goturmemek-icin-bes-neden/

1 Eylül 2015 Salı

Çerçeve Seti ve Askılık


• Özel Tasarım Ahşap Bank Havluluk   • Zigon Sehpa   
• Mini Abajur   
• Çerçeve   • Özel Tasarım Avize  • Saklama Kutusu  
• Mini Terekli Ahşap Baharatlık  
• Özel Tasarım Mutfak Dolap ve Terekleri  
• Bebek Odası Rafları  • Farklı Ürünler


http://gozdedesign.blogspot.com/
http://gozdehandmade.wix.com/gozdehandmade

Atıkların Doğada Yok Oluş Süreleri

Doğaya attığımız çöplerin maddelerin Atıkların Doğada Yok Oluş Süreleri ne kadardır ? Toprakta kaç yılda kaybolurlar? Arkadaşlar rahatsızlık duymadan çevreye attığımız cam şişe, çiklet, kutu kola, pet şişe, sigara filtresi, plastik malzemeler, plastik çakmak, kağıt, kalem, gazete,a lüminyum, telefon kartı, poliüretan, plastik tabak, piller, bataryalar, jelatinler ve daha sayamadığım bir çok madde doğada yok olurken toprağa ve çevremize ne zararlar veriyor?  Çevreye attığımız bu ürünler kaç yılda toprakta yok oluyor? Toprak bu maddeleri kaç yılda ayrıştırıyor?
Günlük olarak kullandığımız çöpler geri dönüşüm yapılmadığında toprağa atıldığında toprağı ne kadar zehirliyor? İçtiğimiz bir içeceğin, yediğimiz bir yiyeceğin jelatinini bahçemize gömersek kaç yılda yok olur düşündünüz mü? Çocuklarımıza 15 sene önceki çöpümüzü gösterebilir miyiz? Emin olun çocuklarınızdan ziyade tüm insanlığın ömründen uzun yaşayabilir. Örneğin cam şişe doğada 4000-4500 yıl arasında  tamamen yok oluyor.
Tüm bunların doğaya karışmasıysa nesiller boyu sürüyor. Atık yağlar ise konunun bir başka boyutu. Lavaboya dökülen 1 litre sıvı yağ suya karıştığında 1 milyon litre su kirleniyor.
Hiç düşünmeden çöpe attığımız kağıtlar hem ormanların yok olmasına neden oluyor hem de dünyanın oksijen kaynaklarını yok ediyor. Ancak bilinçsiz tüketim devam ediyor. 

Geri Dönüşüm İçin Neler Yapabiliriz?
Kullandığımız eşyaları tekrar geri dönüştürmek çevremizi ve doğayı korur.  Yerlere hiç bir çöpü atmayınız. Geri dönüştürülen her madde ülke ekonomisine katkıdır. Pet şişeleri, plastik malzemeleri, alüminyum,kağıt gibi atıklarımızı hurdacılara ve belediyelerin geri dönüşüm noktalarına vermeliyiz. Özellikle pillerimizi çöpe değil pil atık kutularına atmalıyız. Evde pil atık toplama noktası yoksa biriktirip okulda veya iş yerindeki pil atık toplama kutularına atınız. Pil toprağa karıştığında toprağı zehirlemektedir. Yerdeki çöpleri toplayarak çöp kutusuna atınız. Bu davranış ile etrafınızdakilere örnek olun. İnsanlara sözle anlamadıklarımızı eylemlerimizle anlatmaya çalışın.
Okullarımızda geri dönüşümün önemini anlatmak ve uygulamak. Geri dönüştürme merkezleri kurmak. En önemli geri dönüşüm olan kağıda alternatif bir malzeme kullanmak. Enerjiyi doğal yollardan üretmek. Eğitim ve uygulama araçlarını geri dönüştürülmüş malzemelerden yapmak.
Sizlerde geri dönüşüm için bir şeyler yapabilirsiniz. Atık malzemelerinizi ayırarak işe başlayabilirsiniz. Eğer atık malzemelerini tekrar kullanırsak dünyamızın yaşını biraz daha fazla arttırabiliriz. İsrafı önlemek çok önemli. Her şeyin plastik ve köpük olması sağlığımız için çok riskli aslında. Hastalıkların direncimizin düşmesi hep birbirine bağlı.

Örnek Atıklar;
• 1 cam şişe doğada 4000-4500 yılda yok oluyor
• Çiğneyip yere attığınız sakız çiklet 5 yılda toprakta kaybolur.
• İçtiğimiz kutu teneke kola coca kola pepsi capy toprakta 10 yılda kaybolur.
• Pet plastik şişe tam 400-450 yılda yol olur etrafa atmadan önce 400 kere düşünün.
• Sigara filtresi izmaritler 2 yıl.
• Plastik çakmak 100 yıl
• Gazete ve kağıt atıklar toprakta 3 ayda yok olur
• Poliüretan Köpük 1000 yılda kaybolmaktadır
• Alüminyum 100 yılda yok olur.
• Elma Çöpü: 2-3 ay
• Karton Süt Kutusu: 3 ay
• Yün Çoraplar: 1-5 yıl
• Styrofoam Çay Bardağı: 50 yıl
• Gazete: 6 hafta
• Olta İpi (Misina): 600 yıl
• Teneke Kutu: 50 yıl
• Plastik Şişe: 450 yıl
• Plastik Şişe Tutacağı: 400 yıl
• Işıkla Ayrışan Şişe Tutacağı: 6 ay
• Kontrplak: 1-3 yıl
• Karton Kutu: 2 ay
• Atılabilir Bebek Bezi: 450 yıl
• Cam Şişe: 4000-4500 yılda yok oluyor
• Mendil: 2-4 hafta
• Sigara Çöpü: 1-5 yıl
• Alüminyum Kutu (Kola, Fanta Kutuları): 200 yıl
• Pamuk Elbise: 2-5 ay

Torunlarınıza ve gelecek neslinize temiz bir dünya bırakın. Umarız ki sizlere aktardığımız bu bilgiler ödevlerinize ve geleceğinize yön verir.




31 Ağustos 2015 Pazartesi

Dolap Anahtarlık


• Özel Tasarım Ahşap Bank Havluluk   • Zigon Sehpa   
• Mini Abajur   
• Çerçeve   • Özel Tasarım Avize  • Saklama Kutusu  
• Mini Terekli Ahşap Baharatlık  
• Özel Tasarım Mutfak Dolap ve Terekleri  
• Bebek Odası Rafları  • Farklı Ürünler


http://gozdedesign.blogspot.com/
http://gozdehandmade.wix.com/gozdehandmade


Denim Kumaş Nedir?

"Denim" adı nereden geliyor?
Denim, Fransa’nın “de Nimes” kentinde üretilmeye başlandığı için, “Nimes’den gelen” anlamını taşıyan adını bu şehirden almıştır. İlk kez Fransa’nın Nimes ve İtalya’nın Cenova kentlerinde iş giysisi olarak dokunmaya başlandı. Blue jean’in kökeninde Cenova’lı denizcilerin “Bleu de Genes” (Cenova mavisi) diye adlandırılan mavi pamuklu pantolonları yatmaktadır.
İndigo nedir?
İndigo, “indigofera tinctoria” bitkisinin yapraklarından üretilen boyarmaddedir. Kullanımı MÖ 1600 yıllarına dek uzanan indigo, Hindistan, Endonezya, Çin ve Afrika’da bulunmuştur. Mavi olan indigonun, gri, yeşil ve kırmızı tonları bulunur. Boya üreticileri indigonun özelliklerini taşıyan farklı renklerde boya denemeleri yapmaktadırlar. Ancak bugüne dek yapılan denemeler başarısız olmuş, rengin solması sağlanamamış ve elyafa nüfuz etmesi engellenememiştir. İndigo bir kerede ipliğe nüfuz etmediği için, ipleri indigo teknesine batırma işlemi istenen ton elde edilene dek sürdürülür.Tekneye daldırma ne kadar çok tekrarlanırsa, o kadar koyu renk elde edilir. Boya işlemi bittikten sonra, ölü boya, yıkama teknikleri sayesinde iplik üzerinden alınır.
Denim Kumaş Hakkında
Denim kumaş yüzyıllar önce kullanılmaya başlayan fakat hala popülerliğini kaybetmeyen bir kumaş türüdür.Denim kumaşın en belirgin özelliği; çözgü ipliğinin indigo boyar madde ile boyanmış, atkı ipliklerinin ise boyanmamış yani beyaz olmasıdır.Denim kumaş halk arasında blue jeans olarak adlandırılır fakat blue jeans denim kumaşlardan üretilmiş özellikle pantolon olan tüm giysilere verilen addır.Denim kumaş ise; spor giyim ve blue jeans yapımında kullanılan kaba, dayanıklı ve kullanışlı bir kumaş türü olup genellikle tek kat %100 pamuk ipliğinden üretilenleri tercih edilir.Denim kumaşlar;indigo boyar maddesi ile boyanmış iplikler değişik dokuma kumaş örgüleri ile dokunsa da klasik denim kumaşları örgüsü gabardin olarak adlandırılan dimi örgüsü ile üretilmektedir.
Sol (S) yollu dimi örgülü kumaşlar, sağ yollu (Z) dimi kumaşlara göre daha yumuşak olur.Genellikle denim kumaşlarda kullanılan iplikler Z bükümlüdür. Tercih edilen örgü sol (S) yollu dimi örgü olur ise iplik üzerindeki büküm ile örgü ters yönlü olacağından iplikteki büküm kaynaklı gerilim azalır ve büküm açılır. Bu durum da dokunan kumaşın yumuşak olmasına yol açar. Sağ (Z) yollu dimi örgüsünün tercih edilmesinin nedeni ise daha az esneme yapmasıdır.Kumaşın yüzeyinde hem örgü gereği hem de sıklık açısından çözgü ipliklerinin yoğun olmasından dolayı, kumaş görünümüne çözgü ipliğinin rengi hâkimdir.Denim kumaşlar indigo boyar maddesi nedeniyle diğer klasik dokuma kumaş üretimlerinden farklı bir proses izlenerek üretilirler. Bu farklılık genelde dokuma hazırlık dairesinde kendini gösterir. İplikler halat halinde veya çözgü halinde indigo boyar maddesi ile boyanır, haşıllanır ve dokumaya gönderilir.
“Yaşayan renk” olarak anılan indigo boyar maddesi günümüzde sentetik olarak üretilmekte ve bu boyar madde ile boyanmış mamulün zamanla ve yıkamayla renk değiştirip beyazlamasını sağlamaktadır.Denim dokumacılığında büyük oranda rotor ipliği (OE) az oranda da ring karde ipliği tercih edilir. Bunların dışında fantezi ve özel ipliklerin kullanıldığı denim kumaşları da bulunmaktadır.Piyasada farklı adlar verilerek anılan birçok denim çeşidi mevcuttur. Bunların bazıları şunlardır; Natürel Denim ;çözgü ve atkı iplikleri boyanmamış olan kumaştır, Antik Denim ;19.y.y. sonlarında atkı ve çözgü iplikleri ring ipliği olan mekikli tezgâhlarda dokunan denim kumaştır. Günümüzde aynı etkiye sahip kumaş oldukça zor bulunmaktadır.
Fish Net Denim : çözgüsü ve atkısı şantuklu Ring iplikten dokunan kumaştır.Stretch / Lycralı Denim : Pamukla, elastik karakterli lycra ipliklerinin bükümünden oluşan atkı iplikleri ve %100 pamuk ipliğinden üretilen çözgü ipliklerinden dokunan kumaştır.Denim kumaşların tanımlanmasında ağırlık birimi olarak ounce/yrd2 kullanılmaktadır. Metrik sisteme göre karşılığı 1 ounce/yrd2 = 33,91 g/m2’dir. Denim kumaşlarının birim ağırlıkları kullanım yerlerine göre 3,5 - 16,5 oz/yd2 (118 – 560 g/m2 ) arasındadır. Denim kumaşlarda kullanılan ağırlık birimi oz (ounce), kumaşların gruplanmasında ve kullanım alanının belirlenmesinde de yardımcı olur.
Bunlara örnek olarak aşağıdaki grup verilebilir:
4,5 oz - 7,5 oz Denim: Gömleklerde kullanılan denim kumaşıdır.
9 oz - 13,5 oz Denim: Yazlık pantolonlarda kullanılan denim kumaşıdır.
14 oz – 15 oz Denim: Pantolon ve montlarda kullanılan denim kumaşıdır.
Denim kumaşlar dünyada “jeans”, “blue-jeans”, “jeans wear” ve “sports wear” gibi isimlerle ifade edilmektedir. Türkiye’de ise farklı bir şekilde, denim kumaşa “kot” kumaş ve denim kumaştan dikilmiş pantolona da “kot pantolon” denilmektedir.Denim ile ilgili tanımlardaki bu kavram karışıklığını giderebilmek için hepsinin ayrı ayrı tanımları ve açıklamaları yapılmıştır.
Jeans terimi; Genoa limanı gemicilerinin ve diğer sanayi işçilerinin gündelik olarak giydiği yıpranmış mavi pantolonlardan türemiştir. Jeans yüzeyde çözgü veya atkı ipliklerinin egemen olduğu D 2/1 Z veya D 3/1 Z dimi örgülü, sağlam iplikler ile dokunan ve değişik renklerde boyanan, ağır pamuklu kumaşlara denir.
Blue-jeans; çözgü ipliklerinin indigo boyar maddesi ile mavi renge boyandığı, atkı ipliklerinin boyasız, D 2/1 Z veya D 3/1 Z dimi örgü ile dokunmuş, sağlam, ağır pamuklu kumaşlara ve bu kumaşlardan yapılmış pantolonlara denir.
Jeans-wear; jeans tipi kumaşlardan yapılmış pantolon, gömlek, etek, yelek ve ceket gibi giysilere denilmektedir.
Sports Wear; spor giyim, rahat giyim veya serbest zaman elbisesi olarak anılan her türlü giysiye denilmektedir.
Denim kumaşı nasıl çeşitlendi ve moda oldu?
1950’li, 1960’lı yıllardaki talep çeşitliliği, üreticileri farklı yıkama teknikleri ve denim kumaşa uygulanabilecek renkler konusunda harekete geçirdi. 1980’ler sonunda, vücudu saran, lycra karışımlı denim kumaşından üretilen dar paçalı jean’ler yaygınlaşmaya başladı. Jean’in her kesimde popüler olması, haute couture yaratıcılarını da yeni çalışmalara itti. Yves Saint Laurent, 1970 yılında, blucini podyuma çıkardı. Onu Calvin Klein, Armani, Valentino gibi modacılar izledi.

Kaynak: http://www.denimkumas.net/denim-kumas-nedir.htm


28 Ağustos 2015 Cuma

Ev Hediyelikleri


• Özel Tasarım Ahşap Bank Havluluk   • Zigon Sehpa   
• Mini Abajur   
• Çerçeve   • Özel Tasarım Avize  • Saklama Kutusu  
• Mini Terekli Ahşap Baharatlık  
• Özel Tasarım Mutfak Dolap ve Terekleri  
• Bebek Odası Rafları  • Farklı Ürünler


http://gozdedesign.blogspot.com/
http://gozdehandmade.wix.com/gozdehandmade

El Bakımı İçin Püf Noktaları

• Fazla sıcak ve fazla soğuk su
• Deterjanlar, evde kullanılan temizlik ürünleri
• Güneş, soğuk, yağmur, deniz ve toprak da elleri hır­palar.

Elleri nasıl korumalısınız?
• Suyla yapılacak işlerde lastik eldiven giyin.
• Ev işlerinde ise pamuklu eldiven kullanın.

Elleriniz için küçük yardımcılar
• Ellerinizi ıslattıktan sonra iyice kurulayın. El kremi ya da losyon sürün.
• Ellerinizi günde iki-üç kere yumuşak sabunla yıkayıp bol suyla durulayım Günde bir kere parmakları, tır­nakları fırçalayın.
• Sert olmayan bir ponza taşı da elleriniz için yararlıdır. Sert derileri aldığı gibi lekeleri de çıkarır.
• Haftada bir kere ellere çok yağlı kremle masaj yapın. Her parmağın ucundan başlayarak dibine kadar iyice
sıvazlayın. Avuç ve el üstüne masaj yapmayı unut­mayın. Bunun için en uygun zaman gece yatmadan öncedir.
• Arada bir ellerinize kalın tabaka krem, vazelin sürün pamuklu eldiven takıp yatın. Uyumakta biraz zorla­nabilirsiniz. Ama sabah kalktığınızda elleriniz çok ba­kımlı olacaktır.
• El üstlerine sürülecek parafin tabakası gözenekleri aç­mak için çok yararlıdır.
• Limon da eller için yararlıdır. Elin rengine iyi gelir.

Özel bakım gerektiren durumlar
1. Esmer lekeler: Bunlara yaşlılık lekeleri denir. Ellerde kahverengimsi lekeler oluşur. Bu lekelerin çıkmasını geciktir­mek, hatta önlemek mümkündür. Bunun için filtreli güneş ilacı kullanabilirsiniz. Eldeki benekler için de pigment renk­lerini açan bir krem yararlı olur. En kötü ihtimalde suda çık­mayan fondötenle kapatabilirsiniz. Bu yöntem aynı zaman­da damarların gözükmesini engeller.
2. Soğuk kabarcıkları: Parmakların yeteri kadar hareket etmemesi, soğuk ve nemden yeterince korunmaması bun­lara neden olur. En iyi yol, egzersiz yapmaktır. Çünkü bu eg­zersizler kan dolaşımını hızlandırır.
3. Sert deri ve çatlaklar: Bunlara soğuk hava, elleri fazla zorlayan işler yol açar. Çatlaklara kir dolabilir. Bu kirleri li­monla çıkarabilirsiniz. Sonra da bir parça pamuk yardımıyla zeytinyağı sürün. Bir süre bekledikten sonra ellerinizi sabun­lu suyla yıkayıp iyice durulaym. Tabii ki sonra krem sürmeyi unutmayın. Bunu her gün yaparsanız elleriniz düzelir.

El ve parmak egzersizleri
1. Yumruk açma: Yumruğunuzu iyice sıkın. Sonra par­maklarınızı öne doğru mümkün olduğunca açın. İki eli de aynı zamanda yapın. Bu hareketi en az 6 kere yapmalısınız.
2. Parmak ayırma: Ellerinizi avuçlarınızın yere bakacağı şekilde tam önünüze koyun. Parmaklar birbirlerine sıkıca yapışmış olsun. Sonra parmaklarınızı açabildiğiniz kadar açın.

27 Ağustos 2015 Perşembe

Bibloluk Raf Dolap


• Özel Tasarım Ahşap Bank Havluluk   • Zigon Sehpa   
• Mini Abajur   
• Çerçeve   • Özel Tasarım Avize  • Saklama Kutusu  
• Mini Terekli Ahşap Baharatlık  
• Özel Tasarım Mutfak Dolap ve Terekleri  
• Bebek Odası Rafları  • Farklı Ürünler


http://gozdedesign.blogspot.com/
http://gozdehandmade.wix.com/gozdehandmade

Yanmış Tencereler Nasıl Temizlenir?

Yemek pişirirken ocakta unutulan bir tencere… Her yeri saran yanık kokusu. Önce yanan yemeğe üzülüp, sonra da dibi tutan yanmış tencere nasıl temizlenir diye kara kara düşünmeler. Bu zaman zaman hepimizin yaşadığı bir senaryodur. Peki dibi tutmuş tencereler nasıl temizlenir, yanık kalıntıları nasıl çıkar. Dibi tutmuş, yanık tencereleri kurtarmanın çeşitli yöntemleri vardır. Hangi yöntemin kullanılacağını ise 3 şey belirler. Yanan tencerenin hangi malzemeden üretildiği, içinde neyin yandığı ve temizlemek için ne kadar süreniz olduğu.

Bulaşık Makinası Deterjanı Kullanarak
Bu yöntem özellikle dibinde kalın bir tabaka halinde yanık olan tencerelerde etkilidir. Her türlü yemek yanığında ve her cins tencerede uygulanabilir. Toz çamaşır makinası deterjanı da kullanabilirsiniz.
Tencereye yanık kısmı birkaç santim geçecek miktarda su ekleyin.
Tablet şeklindeki bulaşık makinası deterjanı koyun. ( Veya 2 çorba kaşığı toz çamaşır deterjanı da kullanabilirsiniz)
10 dakika kaynatın.
Birkaç saat veya bir gece bekletin.
Sonra kenarından spatüla ile oynatın, yanık tabaka blok halinda kalkacaktır.

Karbonat Kullanarak
Bu yöntem dibi hafif yanmış tavalarda ve tencerelerde etkilidir.
Yanık tenceredeki temizleyebileceğiniz artıkları hemen bir spatula ve tahta kaşıkla kazıyın.
1-2 saat soğuması için bekletin
Tencereye bol miktarda (1 su bardağı kadar) karbonat koyun
Üzerine yanan bölümü geçecek yükseklikte su ekleyin
Tencerenin kapağını kapatıp 3-8 saat bu şekilde bekletin
Sonra sert bir plastik veya ahşap spatula ile kenarından kazıyın
Yeşil ovma süngeri ile ovarak temizleyin.

Sirke Kullanarak
Bu yöntem çelik tencereleri ve tavaları temizlemek için güvenlidir.
Tencereye yanık kısmı geçecek kadar sirke koyun
Kapağını kapatıp bir gece bu şekilde bekletin
Ertesi gün sıcak su ve ovma süngeri ile ovarak temizleyin.

Emaye Kaplı Döküm Demir Tencereler İçin Uygulanacak Yöntem
Önce yanık tencerenin kendi kendine soğumasını bekleyin,
Sonra tencereye bolca sıvı deterjan dökün
Tencereyi sıcak su ile doldurup biraz köpürtün
Bir gece bu şekilde bekletin
Ertesi gün yumuşak yeşil bir süngerle yanıkları temizlemeye çalışın.
Şayet bu yöntem başarılı olmazsa
Tencereye bolca karbonat veya toz çamaşır deterjanı dökün
Oluklu yeşil bulaşık süngeri ile ovarak lekeleri çıkartın.

Bir diğer yöntem de
1 ölçü tuz ile 2 ölçü limon suyunu karıştırın
Yarım saat bekleyip nazikçe ovun.
Dökme Demir Tencereler İçin Uygulanacak Yöntem
Tencerenin biraz ılımasını bekleyin
Daha sonra 1 litre kaynar olmayan sıcak suya 1 çorba kaşığı toz çamaşır deterjanı koyun
Orta ateşteki ocağa yerleştirin
Birkaç dakika kaynatın
Sonra bu suyu dökün
Tencere temizlenmedi ise aynı işlemi tekrarlayın.

Kaynak: http://www.yemekmutfak.com/mutfak/1/16/yanmis-tencereler-nasil-temizlenir

26 Ağustos 2015 Çarşamba

Dekoratif Köşe


• Özel Tasarım Ahşap Bank Havluluk   • Zigon Sehpa   
• Mini Abajur   
• Çerçeve   • Özel Tasarım Avize  • Saklama Kutusu  
• Mini Terekli Ahşap Baharatlık  
• Özel Tasarım Mutfak Dolap ve Terekleri  
• Bebek Odası Rafları  • Farklı Ürünler


http://gozdedesign.blogspot.com/
http://gozdehandmade.wix.com/gozdehandmade

Geri Gelmeyen Hediye; Zaman ve Onu Verimli Kullanma

Zaman hayatımızın en değerli kavramı. Gidince geri gelmeyen bir hediye. Bu yazımızda zamanı nasıl verimli kullanabileceğinizi anlatacağız.

ZAMAN
İki arkadaş yola çıkarlar. Gidecekleri yere varırlar. Vardıkları yer göz alıcı bir güzellikte görünür onlara. Her tarafta insanlar alışveriş yapmakta, güzel ve çeşitli yiyecekler, kıyafetler satılmakta; insanların kimi neşe içinde kimi de mutsuz; ama alabildiğine canlı bir yaşam sürmektedirler.
Askerlerden biri , kralın izin verdiği ölçüde bu güzelliklerden yararlanır, eğlenir, bu arada da kralın söylediklerini de hiç unutmaz. Onun istediklerini almak için 24 altının bir kısmını harcar, bir kısmını da yol parası için ayırır. Diğer asker ise gördüklerinden başı döner, kralın söylediklerini unutan bu asker eğlenceden başını alamaz, gününü gün eder, hatırına da kralı hiç getirmez. Nasıl olsa param çok, kaleden de uzaktayım deyip etrafında gördüğü güzelliklerden ölçüsüzce yararlanmak için altınlarının çok önemli bir kısmını harcar. Diğer asker parasını, ölçüsüzce harcayanı uyarır : ” Kralımız bizi buraya bu işler için değil alışveriş için gönderdi, eğlenmeye harcayacağımız zamanı ve parayı da söyledi, yapmamız gerekenleri bir bir anlattı, verdiği paranın hesabını soracağını söyledi hatırlasana… Bak paran çok az kalmış , bari onu harcama da yol parası olarak kullan.” der; ama dinletemez. Adam beş parasız kalır. Kaleye dönme zamanı da gelir çatar. Parasını kralın dediği gibi harcayan asker, rahat ve huzurlu bir şekilde kaleye varır ve kral tarafından ödüllendirilir. Diğeri ise yolda bin bir türlü eziyet çeker. Aç, susuz bir şekilde çölleri dağları ve denizleri aşar. Saraya perişan bir şekilde, dilenci kılığında gelir. Altınların hesabını veremediğinden kral tarafından cezalandırılır.”

Bir günümüz, 24 altın değerinde bir servettir. Onu verimli kullanmak, büyüklerimizin bize çizdiği plan doğrultusunda değerlendirmek en kazançlı yoldur. Bize verilen bu 24 saati iyi kullanırsak hedeflerimiz, karşımıza güzel bir ödül olarak çıkar. Böylece idealimizdeki okulda okuma şansını yakalarız. Zamanımızı eğer bizden istenildiği gibi değil de, kafamıza göre rastgele harcarsak; sınavlarda başarısız olmak bizim için en büyük ceza olacaktır.
Zaman, tekrar kazanılmayan tek servettir; iyi değerlendirilirse meyveleri karşımıza ödül olarak çıkar.

ZAMANI VERİMLİ KULLANMAK
Elden çıkınca kazanılmayan tek sermeye zamandır. Zaman iyi planlama ile genişler, içine o kadar şey sığar ki… İsraf edilince de olanca hızıyla akıp gider.

Zaman tanzimi
Geçen hafta içinde televizyon başında kaç saat harcadınız, lüzumsuz konuşmalarla ne kadar vaktinizi yediniz? Sabah güneş doğduktan sonra uyuma adetiniz var mı? Yemek veya çay başında ne kadar vakit geçiriyorsunuz?
Bu ve benzeri sorulara verilen cevaplar, aslında herkesin hayatta farkında olmadan büyük zaman dilimini nasıl faydasız işlerle harcadığını göstermektedir. Bu soruların cevabı aynı zamanda ne kadar çok vakte sahip olunduğunu da göstermektedir. Öyleyse herkes sahip olduğu zaman potansiyelini değerlendirmelidir. Bir şey bütünüyle elde edilemezse, tamamen de terk edilmemelidir. Zamanı elden geldiğince iyi değerlendirmek başarının anahtarıdır.

Teneffüs
Psiko-biyolog E:L:Rossi’nin “20 dakika Ara” adlı esrinde “ Her insanın zihinsel ve fiziksel olarak verimli çalışabildiği belli bir periyodu vardır ve genellikle 1,5 saat civarındadır. İnsan bu periyodu aştığı zaman, vücut yorulma sinyalleri verir. Bu sinyaller esneme, konsantrasyon zorluğu, algıda zayıflama, dalgınlık gibi şekillerde kendini gösterir. Bu sinyaller hissedildiği anda çalışmaya kısa bir ara verilmeli ve dinlenilmelidir. Bu dinlenme, faaliyet değiştirerek veya 15 – 20 dakika gözlerini kapatıp sessizce bekleyerek yapılabilir. Gözleri kapatmaktan amaçlanan beyne bilgi girişini azaltmaktır. Çünkü beyne ulaşan bilginin büyük çoğunluğu görme yoluyla elde edilir. Elleri veya yüzü yıkama, hafif fiziksel hareketler yapma da ideal dinlenmeye katkıda bulunur.” Denmektedir. Dinlenme beynin öğrenme yeteneğini yükselmek için çok gerekli bir eylemdir yani.

Zihinsel dinlenme
Çok kimsenin düşündüğünün aksine zihinsel yorgunluğu atmak için her türlü işi gücü bırakıp bir kenarda oturmak gerekmez. Değişik zihinsel ve bedensel faaliyetler, beynin değişik kısımları tarafından yönetilmektedir. Dolayısıyla her faaliyet değiştirildiğinde, beynin bir merkezi üzerindeki yükü azalıp başka bir merkezi daha aktif hale gelir. Bu duruma, bir öğrencinin matematik problemlerini çözmeye ara verip bedensel bir işle meşgul olması veya sözel içerikli bir derse çalışması örnek olarak gösterilebilir. Eğer dinlenme arası verilmezse vücut zorlandığı için stres hormonu salgılanır, konsantrasyon yeteneği zayıflar, verimlilik düşer.
Başarıya ulaşmak için zaman planlanarak çok iyi değerlendirilmelidir; ancak bu yapılırken beynin dinlenmesine de dikkat edilmelidir.

GÜNÜ VERİMLİ KULLANMAK
Başarıya ulaşmak, günü verimli kullanmakla doğru orantılıdır.
Bir iş yapılırken ,sürenin yetersizliğinden yakınılıyorsa orada bir eksiklik vardır. O da planlama eksikliğidir. Bir çok kişi ise plan yaptığı halde gerekli öğrenmenin gerçekleşmediğinden şikayetçidir. Plan, yaparken planın en verimli nasıl işletileceği veya en verimli çalışmanın ne şekilde yapılacağı bilinmezse bu yakınmalar sürüp gider.
Kişi günü en iyi nasıl değerlendireceğini , planında hangi zamanı neye ayıracağını iyi bilmelidir. Şimdi uzmanların araştırmalarından yola çıkarak, bir günün en verimli şekilde nasıl değerlendirilebileceğini görelim.

Sabah saatleri
Hayatta başarılı olmuş, ömürlerine birkaç insanın yapabileceği kadar çok işeri sığdırmış başarılı ve meşhur kişiler, sabah vakitlerinin önemine dikkat çekmişler ve sabah erken kalkıp sonra da uyumamayı başarıya götüren önemli bir sebep olarak vurgulamışlardır. Fizyologlar; “kortizol” gibi, uyanıklık veren hormonların en fazla salgılandığı periyot olarak sabah 8 – 11 arasını gösteriyorlar. Uzmanlar yaptıkları sayısız araştırmada bu saatlerin planlama, düzenleme ve ileriye dönük düşünce üretimi için en verimli saatler olduğu sonucuna varmışlardır. Başarılı olan kişilerin bu saatleri dikkate almalarının önemi burada olsa gerek. Öyleyse planlama aşamasında sabah satleri mümkün olduğunca öğrenmeye yönelik etkinliklere ayrılmalıdır.

Öğle saatleri
Bilimin verilerinden yola çıkarak öyle saatlerinin dinlenmeye ayrılması gerektiğini söyleyebiliriz. Çünkü uzmanların açıklamalarına göre hormonal denge açısından öğle saatleri vücudun dinlenmeye çekildiği periyottur. Bu saatlerde çalışmaya ara verilmesinin ve mümkünse kısa bir uyku arasının plana yerleştirilmesinin gerekliliğini yine uzmanlar söylüyorlar. Araştırmalar, yarım saatle iki saat arasında değişebilen bu uyku arasının öğrenciye canlılık kazandıracağını, bu ara sonunda sanki güne yeni başlanmış gibi bir durumun oluşacağını ortaya çıkarmıştır.

Öğleden sonra ve akşam saatleri
Vücudumuzda her gün gerçekleşen ve “biyoritm” aktiviteler zinciri içerisinde, öğleden sonra saat 4 – 6 arası zihinsel canlılığın tekrar ortaya çıktığı belirlenmiştir. Öğrenci kalıcı bir öğrenme istiyorsa zihnin en açık olduğu saat olan sabah saatlerinde öğrendiklerini öğleden sonra 4 – 6 arasında tekrar etmesi gerekmektedir. Hafızaya alına bilgilerin uzun süreli olması amaçlanıyorsa bu süre en verimli aradır.
Fizyologlar, akşamüstü saat 5 – 7 arasının vücut sıcaklığının en yüksek saatler olarak belirlendiğini belirtiyorlar. Bunun anlamı, fiziksel egzersiz olarak seçilebilecek en uygun vakitlerin bu periyot olmasıdır. Gece uyuma problemi olanlar için bu egzersizlerin doğal bir uyku ilacı fonksiyonu olduğu da uzmanların görüşü. Akşam saat 7’den sonra ise zihin yine öğrenme faaliyetlerine açılır. Üç saat süren bu aralık, çalışma için uygun ve verimli bir periyottur. Eğer akşam yemeği çok yenilmemişse, bu sürede öğrencinin uykusu da gelmeyecektir. Uyku başlangıcı için uzmanların tavsiye ettikleri saat aralığı gece 10 – 11 aralığıdır. Bu saatlerden sonra arttık çalışma bırakılmalı vücudun ve zihnin dinlenmesi için yatak odasının yolu tutulmalıdır.
Planlarınızı hazırlarken yukarıda anlatılan bilimsel verilerden yararlanmanız, gününüzü daha iyi değerlendirmenizi dolayısıyla da başarıya ulaşmanızı sağlayacaktır.

PLÂN
Bir işte başarılı olmak için yapılacak ilk iş, hedef belirlemek; ikinci iş ise, belirlenen hedefe yönelik bir plan yapmaktır.
Bir bina yapılırken, bir yolculuğa çıkılırken, bir alışverişe gidilirken plan yapılır; ya da yapılması gerekir. Eğer plan yapılmazsa bina yıkılabilir, yolculukta hiç hesap edilmeyen aksilikler başa gelebilir, alışverişte beklenmedik sorunlar yaşanabilir.
Hayatınızda sadece bir kez girebilme imkanına sahip olduğunuz Liselere Giriş Sınavı ve benzeri ilköğretim sonu sınavlar da hem sizin geleceğinizin hem de ülkemizin yarınlarının şekillenmesi açısından bir bina yapımından, bir yolculuğa hazırlanmaktan, bir alışverişten daha önemsiz değildir. Öyleyse belirlenen hedeflere ulaşmak için mutlaka bir çalışma planına ihtiyaç vardır.
Plan, her öğrenciye göre değişik nitelikler taşır. Çünkü öğrencilerin çalışma biçimler, ilgileri, öğrenme süreleri, sosyal çevreleri, birikimleri birbirlerinden farklıdır. Bu durumda, planda bulunması gereken temel nitelikler göz önünde bulundurularak, her bir öğrenciye, öğrencinin yapısına ve durumuna uygun planların yapılması gerekir.
Öğrencilerimiz, kendi çalışma planlarını kendileri hazırlayabilecekleri gibi, okul ve dershanelerindeki rehber öğretmenlerinin yardımıyla yapabilirler. Eğer öğrencimiz, çalışma planını kendisi yapmışsa bu planı mutlaka rehber öğretmenlerine onaylatmalıdır. Bazen dışarıdan bir göz, gerçekleri daha doğru okuyabilir.

PLÂN NASIL YAPILIR?
Çoğu öğrencimiz, birden çok dersi aynı günde çalışmak zorunda olmaktan yakınıyor. Ayrıca hem sınavlara hazırlığı hem de okul derslerini bir arada yürütme konusunda sıkıntı çektiklerini söylüyor. “Nasıl çalışsam, hangisine önce başlasam, ikisini bir arada yürütebilir miyim, zamanı yetirebilecek miyim?” gibi endişe ve kararsızlıklar gerçekte plansızlığın doğal bir sonucudur.

Plân Nedir?
Yapılacak işlerin belli bir süre ve düzen içine sokulmasına plan denir. Sınavlara hazırlık ciddi bir iştir. Bu işte başarıya ulaşmak, planlı bir çalışmayla mümkündür.
Planlanmış bir çalışma, hedefe yönelik yapılacak işlerin etkili bir şekilde yürütülmesini sağlar. Plan; “nasıl”, “ne zaman” ve “nerede” , “hangi derse çalışılacağına” karar verme demektir.

Plânsızlık Ne Tür Sorunlara Yol Açar?
Plansızlık; öğrencide dikkatsizliğe, yorgunluğa, bitkinliğe, isteksizliğe ve dalgınlığa neden olur. Bu durum, öğrencide ruhsal baskı, kararsızlık, çalışmaya motive olamama ve verimsiz çalışma gibi olumsuz sonuçlara yol açar. Bu sorunların aşılması için planlı çalışmanın nasıl yapılacağı çok iyi bilinmeli ve çalışmalar planlı bir şekilde yürütülmelidir.

Plân Yaparken Dikkat Edilecek Hususlar Nelerdir?
Planlı çalışmada yapılacak ilk iş, çalışma sürelerini belirlemektir. Yani hangi dersin hangi konusuna ne zaman çalışılacağını saptamaktır.

Planlar ; günlük, haftalık, aylık ve yıllık olarak değişik şekillerde yapılabilir. Bir öğrenci en az bir adet günlük, bir adet de haftalık plan yapmalıdır.

Plân yapılırken;
• Günlük çalışma süreleri derslere uygun bir şekilde ayrılmalıdır.
• Hangi dersin hangi saatte çalışılacağı kararlaştırılmalıdır.
• Öğrenilmesi zor olan dersler, zihnin algılama gücünün en yüksek olduğu saatlere yerleştirilmelidir.
• Öğrenilmesi kolay dersler, zihnin yorulduğu ve algılama gücünün zayıfladığı saatlere yerleştirilmelidir.

Her öğrencinin algılama gücünün en yüksek olduğu saatler farklılık gösterebileceği gibi genelde zihnin dinlenmiş durumda bulunduğu sabah saatleri etkili öğrenmenin en verimli biçimde olabileceği saatler olarak kabul edilmektedir.
Planlama yapılırken, plana yerleştirilen derslerin okul derslerindeki plana uygun olması öğrenmeyi artırır. Örneğin Pazartesi günü okulda matematik dersi görülüyorsa evde uygulanan planda da pazartesinin matematiğe ayrılması tercih edilen bir yöntem olmalıdır.
Çalışma günleri planlanırken her günün aynı saatlerine denk getirilmesi öğrencinin o saatlerde çalışmaya motive olmasını sağlayacaktır. Bu aynı zamanda dikkatin toplanmasına ve zamanla öğrencinin o saatlerde çalışma isteğinin uyanmasını sağlayacaktır.
Planda yemeklerden sonraya ders çalışma konmamalıdır. En az yarım saat ara verecek şekilde planlama yapılmalıdır; çünkü yemekten hemen sonra yapılacak bir çalışma verimli olmayacaktır.
Plan hazırlanırken ders çalışma süreleri 45 – 50 dakika tutulmalı ve 10’ar dakikalık aralar verilmelidir. Uzmanlar, en etkili çalışma yönteminin ara verilerek yapılan çalışmalar olduğunu belirtmektedir. Ancak, dinlenme süresinin 10 dakikadan fazla olması, dikkatin dağılmasına ve çalışmaya karşı isteksizliğin artmasına neden olacağından bu süre aşılmamalıdır.
Planlama yapılırken öğrenmede birbirine yakın dersleri peş peşe koymamak gerekir. Örneğin; matematik ve fen dersleri peş peşe gelmesi yerine, matematikle Türkçeyi peş peşe getirecek bir plan tercih edilmelidir. Kısacası bir sayısal dersle bir sözel dersin peş peşe geldiği bir plan daha uygundur.
Plan yazılı hale getirilmeli ve sürekli görülüp motive olunan bir yere asılmalıdır ki planlı çalışmayla ulaşılacak hedef her an akılda olsun.

PLÂNDA ESNEKLİK
Plan yapanların en sık düştüğü hatalardan biri planlarının sınırlarını çok katı yapmalarıdır. Yapılan planda sınırlar esnek olmayınca uygulamada zorluklar çıkmaktadır. Hazırladığı planı gerçekleştiremeyen öğrenci, bu nedenden ümitsizliğe düşmekte; sonra da özgüvenini yitirmektedir.
Hayatımızda kontrolümüz dışında o kadar çok faktör var ki, bunların bizim çizdiğimiz çerçeve içerisinde kalacağını beklemek yanlış olur. O yüzden, her planda , beklenmedik olaylar ve faktörler dikkate alınarak plana yerleştirilecek olan etkinliklerin süreleri esnek tutulmalıdır.
Yapılması planlanan iki farklı aktivite arasında belli bir süre pay bırakılmalıdır. Böylece, bitmesi gereken bir etkinliğin elde olmayan nedenlerle sarkması, diğer etkinliğin gerçekleşmesini etkilemeyecektir; etkinliklerden birinin geç bitmesi veya diğerinin erken başlaması durumunda plan bozulmayacaktır.
Gözümüzü korkutan büyük projelerin bile küçük parçalara ayrılması gerekmektedir. Aksi halde, ne kadar önemli olsalar da bunlar hep, yapılacaklar listesinde kalmaya mahkumdur.

TENEFFÜS
Çalışmak ne kadar önemliyse dinlenmek de bir o kadar önemlidir. Çünkü beynin algılama gücünün en yüksek olduğu süre belirlidir ve sınırlıdır. Bu süreler aşıldığında, öğrenme verimsizleşir. Öğrenmenin etkili olabilmesi, belirli bir süre dinlenmeyi yani teneffüsü gerektirir.
Uzmanlar , beynin bir çalışmaya en yüksek oranda motive olduğu sürenin 15 ile 20 dakika arsında olduğunu söylemektedirler. Hele hele 40 – 45 dakikadan sonra algılamanın iyice azaldığını; beynin, öğrenme etkinliğinde zayıflıklar gösterdiğini belirtmektedirler. Bu durum, öğrencide bir öğrenme isteksizliği de doğurmaktadır.
Çalışmanın etkili olması, beynin verimli şekilde kullanılabilmesine bağlıdır. Zihin yorgunsa, öğrenme verimli olmayacaktır. Dinlenmemiş bir beyin, algılamada zayıflıklar gösterecektir çünkü. Algılamada beynin tüm fonksiyonlarıyla verimli bir şekilde kullanılabilmesi de teneffüsü zorunlu kılmaktadır.
Uzmanlar en iyi çalışmanın, ara verilerek yapılan olduğu görüşünde birleşiyorlar. Ayrıca ara vermeden yani teneffüs yapılmadan uzun süreli bir öğrenmenin verimsiz olacağını söylüyorlar.


Kaynak: http://www.kisiselbasari.com/geri-gelmeyen-hediye-zaman-ve-onu-verimli-kullanma.html